İncelemeye direk bir alıntıyla başlayalım.
<<Herkese hitap eden kitaplar daima pis kokan kitaplardır: küçük insan kokusu sinmiştir üzerlerine. Halkın yiyip içtiği, hatta ibadet ettiği yer pis kokar. Temiz hava solumak isteyen, kiliseye gitmemeli.>>
Bu aforizmadan da anlaşılacağı üzere Nietzche kitaplarını: az sayıda insana -benim
Kant istedi ama olmadı, çünkü akıl tek ve asıl güç değildi; Nietzche'nin güç istenci de herşeyi denetlenmenin imkansızlığı karşısında başarılı olamadı:ideolojiler doğdu, ama yaşayamadılar. Günümüz post modernleri, birer düşünce göçerleriydi, savaş alanını terkettiler
Nietzsche’nin mücadelesi, Andrew Wernick’in tabiriyle, sadece Çarmıha Gerilen ile Dionysus arası bir mücadele değil, Hristiyanlığın “aydınlanmış ahiret”ine –bu çalışmada izini süregeldiğimiz bir masala– karşı mücadeledir.8 Bruce Robbins’in belirttiği gibi, “Tanrı aslında gizlice bir yere saklanmış bekliyordu ve artık saklandığı yerden çıkartılarak
Üstinsan, güç istenci, bengi dönüş kavramları üzerinde durulmuş, Nietzche 'nin "yazılmış en derin" eser olarak tanımladığı kitabıdır.
Edebiyat eseri aynı zamanda felsefi bir çalışma.
Nietzche' nin Lau Salome adında bir kadına aşık olup karşılığını alamaması üzerine, kış ayını geçirmek için Ropolla'ya gitmiş, 10 günde bu eserini
Nietzche ‘ye göre her şey sadece güç istencidir ; yani var olan her şey ya bir parçacık, ya da güç parçacıklarının bir kümelenmesi olarak bir güç odağıdır. Her bir güç odağı, bir güç istenci olarak, kendi gücünü arttırmaya çalışır. Gücünü arttırmak için, bir güç odağı diğerleriyle hiç durmadan mücadele eder; çünkü, güç artışı ancak diğerlerinin güçleri pahasına bu olanaklıdır. Başka bir deyişle, bir güç artışı, diğer güç odaklarının özümsenmesi, ele geçirilmesi ve egemenlik altına alınması yoluyla gerçekleşir. Dolayısıyla dünyada sürüp giden bir güç mücadelesi vardır. Bu sürekli güç mücadelesinin bir sonucu olarak, Nietzche ‘ye göre, dünya sürekli bir akış halindedir; dünya hiç durmadan değişir, çünkü güç mücadelesi sırasında her güç odağı değişir; her birinin gücü artar ya da azalır. Bu nedenle, dünya, Nietzche ‘ye göre varlık değil, oluş dünyasıdır.
Nietzche ‘nin perspektivizminin en önemli noktası yorum kavramıdır.
Perspektivizm; doğrularımızın perspektife bağlı yorumlardan başka bir şey olmadığını iddia eden görüştür.
“Başlangıçta bir düşünceler kaosu vardı, sonra birbiri ile tutarlı düşünceler kaldı.
Tutarlı olmayan düşüncelerin büyük çoğunluğu yok oldu ve halen yok olmaya da devam ediyor “
Nietzche.
Mutlak doğrulara sarılmak, korkaklığın ve zayıflığın göstergesinden başka bir şey değildir ve vasat türden insanlara aittir. Kendini koruma ve mutluluk, vasat türden olanların kendilerini mutlak doğrulara bağlamalarının arkasındaki güdüleyici etmenlerdir. Onlar sınırlı ve daha yoksul olsa da, durağan ve ön görülebilir bir dünyada yaşamayı yeğlerle r. Daha zengin ve daha dolu bir yaşam elde etmek için bu yaşamı tehlikeye atmaya cesaretleri yoktur. Bu mutlu ve yoksul yaşamı korumak için mantığa ve mantıksal düşünceye sıkı bir şekilde bağlanırlar.
Nietzche.
Nietzche ‘nin doğrusu, dilsel ya da mantıksal analiz felsefesi değildir; onun doğrusu, dolaysız bir şekilde yaşamdan gelir ve yaşamın bakış açısından yargılaması gerekir.
Dil, toplumun üyeleri arasında bir barış anlaşmasıdır; dolayısıyla dil bizim ürünümüzdür ve bu yüzden de, dilden bize doğruluğu vermesini ummak bir parça saflıktır.
Nietzche.