Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

yasemin

256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabın arka kapağındaki yazı içini yansıtacak kadar etkileyici olmadığı için konusunu kısaca anlatmak istiyorum. 2070'de ölümsüzlük ilaçları bulunmuş, bu ilaçlar dış görünüşünü koruyamasa bile organların yaşlanmasına engel oluyormuş. Tabii başta her şey güllük gülistanlıkken bir zaman sonra nüfus artışı insanların dünyaya sığamayacağı bir hâle gelmiş, durum böyle olunca da önce tek çocuk yapmaya izin verilmiş, sonra bildirgeyi imzalayıp ölümsüzlük ilacı içenlerin çocuk yapması tamamen yasaklanmış. Bu kitap, bildirgeyi imzaladığı hâlde çocuk yapan insanların, 'artık çocuklarının' yakalanıp büyük depo adı verilen yerde yetiştirilmeleriyle  alakalı. Baş karakterimiz (Artık) Anna Covey o çocuklardan birisi. Gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddet yüzünden onu seven ailesinden nefret eden, içinde bulunduğu sistemin en iyisi olmaya çalışan ama dünyadan haberi olmayan (kar görmeleri bile yasak çünkü hak etmedikleri savunuluyor) bir kız. Kitabı okurken fazlasıyla rahatsız oldum, ayrıca gelecekte böyle bir şey yaşanma ihtimalini düşünüp durdum. Oluşturulan kara ütopyanın bu kadar gerçekçi ve çarpıcı bir şekilde ele alınması, özellikle son sayfalarda aşıladığı 'şimdi ne olacak?' stresi kitabı bir çırpıda bitirmeme sebep oldu. Kendi türü içinde başarılı, daha farklı bir kurgu. Umarım yakın zamanda keşfedilir.
Bildirge
BildirgeGemma Malley · DeliDolu · 2010224 okunma
Reklam
360 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
35 saatte okudu
(Spoi içerir.) Harper Lee Bülbülü Öldürmek kitabında günümüzde bile devam eden ırkçılık problemini hiçbir fazlası veya eksisi olmadan ele almış. Kitapta Atticus isminde avukat bir baba, bu babanın Jem isminde bir oğlu ve Scout isminde bir kızı var. Biz kitabı ailenin en küçük üyesi olan Scout'un gözünden okuyoruz. Atticus'a emekli olmadan önce son
Bülbülü Öldürmek
Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Epsilon Yayınevi · 202072,2bin okunma
328 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir mektupta Wilde, karakterlerin kendisini yansıttığını belirtmiştir. "Basil Hallward kendi hakkımda düşündüklerim: Lord Henry dünyanın hakkımda düşündükleri: Dorian -belki başka yaşlarda- olmak istediğim." Kitabın başladığımda her gün bir iki bölümünü okuyup sindirerek bitirmek istesem bile bir süre sonra elimden bırakamadım, bir kısımdan sonra tek oturuşta bitirdim. Bu kitap şu zamana kadar beni açık ara en çok şaşırtan olay örgüsüne sahipti. Arka kapağını bile okumadan başladığım için sayfaları çevirdikçe şaşırmaktan, kısım kısım dehşete düşmekten kendimi alamadım. Oscar Wilde karakterlerini süslememiş, onları belli kalıplara sokup okumamız için önümüze koymamış, tam aksine öyle düz, öyle berraklar ki, bir kısımda beni rahatsız ettiğini bile söyleyebilirim. Kitapta rahatsız olduğum diğer noktaysa Dorian. 200 sayfa boyunca ya karakter, ya da karakterin portresi övülmüş, güzelliği anlatılmış da anlatılmış. Yani tamam, kitabın adından belli ama ben bir yerden sonra aynı şeyleri okuduğumu düşünmekten kendimi alamadım. Bunlara rağmen Drian Gray, iyi veya kötü hiç fark etmeden ön yargılarımızı yüzümüze vuran, gerçekleri ve olabilecekleri düpedüz anlatarak çağını aşmış güzel bir başyapıt.
Dorian Gray’in Portresi
Dorian Gray’in PortresiOscar Wilde · Koridor Yayıncılık · 201873,2bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
112 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsan Neyle Yaşar? İnsan açgözlülükle, kinle yaşar. Çoğu zaman elindekilerin değerini bilmez, dibinde duran mutluluğu görmez, görmezden gelir. Peki insan neyle yaşamalıdır? Tolstoy yazdığı hikâyelerle asıl sorunun cevabını önce aklımıza kazıyor, sonra yüreğimize işliyor. Unuttuklarımızı, gözümüzün önünde olup da görmeyi reddettiğimiz basit detayları bize hatırlatıyor. Hikâyeleri çok beğendim, her birinden ayrı ayrı ders çıkardım kendime. İmkanınız varsa alıp okumanızı öneririm, seveceğinize eminim. "Kalbine bir sor, böyle yaşanır mı hiç?"
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019191,9bin okunma
261 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Sineklerin Tanrısı'nı okumaya başladığımda her şeyin güllük gülistanlık olacağını düşünmüştüm çünkü adaya düşen çocuklar 12 ilâ 16 yaş aralığındaydı. Kitaba ismini veren Sineklerin Tanrısı, içimizdeki kötülüğün isimlenmiş hâli ve şartlar gerektirdiğinde çocukların bile o kötülükte kaybolabileceğini hatırlattı bana. Öte yandan kurgudaki karakterler günümüzde bile her toplumda varlığını koruyan insan kalıpları olduğu için bence bu kitap her zaman güncel kalacak. Mesela kitaptaki şişko, gözlüksüz göremeyen, sürekli nefes darlığı çeken çocuğa Domuzcuk ismi verilmesi, zeki olmasına rağmen belirttiğim sebepler yüzünden hor görülmesi, baskılanması, toplumumzda çeşitli sebeplerle baskılanan insanları hatırlattı bana. Etrafımız sırf yapabiliyor diye, sırf güçlü diye çevresine zarar veren insanlarla dolu, bu da bana Jack karakterini hatırlattı. Hepimizin içinde Sineklerin Tanrısı olduğu kanısı reddedilemez bir gerçek evet ama kendimizi ona kaptırmamak, şartlar ne olursa olsun iyi bir insan olmak için çabalamak bizim elimizde.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,5bin okunma
Reklam
168 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitabı kısaca özetleyeyim: Tecavüze, tacize, şiddete düşkün olan bir çocuğun gördüğü tedaviyle ahlaki yönden seçim yapma özgürlüğü elinden alınıyor, karakterimiz sadece iyiliği seçebiliyor ve herhangi bir kötülüğü düşündüğünde bile mide bulantısı gibi çeşitli semptomlar göstererek vazgeçmek zorunda kalıyor. Kitapta bu tedaviyi savunan hükümet ile tedavinin insanı otomatikleştirdiğini savunan bir kesim var. Ben de kitabı bitirdiğimde kendime şu soruyu sordum, böyle bir tedavi gerçekten olsaydı hangi tarafta olurdum? Şu an dahi ülkemizde tecavüz, taciz vb. iğrenç şeylerden haz alan 'ahlaksız' insanlardan 'ahlaki' seçimler yapmasını bekliyoruz, bekliyoruz çünkü bu seçimlerin bizi cennete veya cehenneme sokacağının farkındayız. Olacak şeyi görmezden gelen, hiçbir korkusu olmayan, uçkuruna düşkün, vurdumduymaz insalara P.R Deltoid'in sorusunu yönelterek yorumumu bitirmek istiyorum. "Sizlerin derdiniz ne? Problemi inceliyoruz, neredeyse bir asırdır inceliyoruz, evet, ama müspet bir sonuca ulaşamadık. Burada güzel bir evin var, sevgi dolu iyi bir ailen var, beyinsiz de sayılmazsın. İçine şeytan falan mı giriyor?"
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200992,1bin okunma
336 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Kafesi okuyalı seneler olduğu için Malorie'yi biraz yadırgayacağımdan, olaylar arası bağlantı kuramayacağıman korkmuştum ama Josh Malerman tam anlamıyla döktürmüş. Gece okurken ürktüm, stres oldum ama heyecandan elimden bırakamadım. Kitaba dair bitmez tükenmez övgüler yağdırabilirim ama yaratıklara değinmek istiyorum. Her okur neyin nesi ya bu yaratıklar diye sormuştur, eminim. Kitapta cevabı vardı, bir alıntıyla hatırlatayım. "İnsanoğlu aslında korktuğu yaratığın ta kendisidir." Kitabı okurken, bu alıntıyı görmeden önce bu cevabı bulmuştum. Öyleyiz, öyleler, öyle olacağız ve belki de, söylemesi çok acı ama daha kötüsü olacağız. Sadece okurken bile stres olduğumuz yaratıklara dönüştük, dönüştürüldük ya da buna dünden razıydık bilemiyorum. Dünyaya zarar veren biziz, hayvanlara, ormanlara, gökyüzüne, toprağa, suya, birbirimize, her şeye ama her şeye zarar verdik. Dünya'yı Kafes'e dönüştüren, Kafes'in ta kendisi olan insanoğludur ama Kafes'in kendisinden korkan da insanoğludur. Tıpkı o yaratıklar gibi, bizim de aynaya bakmamızın zamanı geldi.
Malorie: Bir Kafes Romanı
Malorie: Bir Kafes RomanıJosh Malerman · İthaki Yayınları · 2020893 okunma
424 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
"Elinizde tam iki yüz yıllık bir büyü tutuyorsunuz. Bu kadar eski olduğu halde bugün hâlâ bu kadar popüler olan başka bir roman bilmiyorum." "Bütün klasikler bir yana, Aşk ve Gurur bir yana. Tuhaf, ama öyle. Tuhaflığı, biraz, bunun baştan beri zor açıklanır bir durum olmasından, biraz da romanın çok doğal bir biçimde hayatımızın bir parçası olmuş ve öyle kalmış olmasından geliyor." -Hamdi Koç Kendi yorumumdan önce Sunuş kısmından çok hoşuma giden iki kısmı başa eklemek istedim. Aslında bu iki kısım tüm kitabı özetler nitelikte. Her ne kadar sevmediğim kısımları olsa bile Aşk ve Gurur (Gurur ve Önyargı) çağını aşmış, hem geçmişin, hem günümüzün, belki de geleceğin kitaplarından biri. Herkes okumalı mı? Evet, bence okumalı. Sadece karakter şeması baştan beri kalabalık olduğu için isimleri aklınızda tutarken zorlanabilirsiniz. Şahsen ben, son sayfalarda bile bazı karakterleri ismen hatırlamakta zorlandım ama bunun sebebi karakterlerin ismiyle yazılmış olması değildi. Aksine, soyadlarıyla yazılmış olmasıydı. (Mr. Bennet. Mrs. Bennet Miss. Bennet vs.)
Gurur ve Önyargı
Gurur ve ÖnyargıJane Austen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202376bin okunma
360 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitaba ilk başladığımda Gilbert ve Anne sahnesi okuyabilmek için deliriyordum, göremediğim içinse üzülüyordum ama sonra -geç de olsa- kitabı kavrayabildim. Yeşilin Kızı Anne veya Avonlea hiç fark etmez bir aşk hikâyesinin çok ötesinde. Okumayı umduğum aşk bu hikâyeyi basitleştirmekten başka bir şey yapmayacaktı, aslına bakarsanız etrafımız zaten aşk kitaplarıyla dolu olduğu için bu kitabın ruhu diğerlerine göre benim için daha özel. Avonlea'da Anne iki yetim çocukla ilgilenmeye başlıyor ve Davy... Davy tam bir küçük Anne değil miydi? Sırıtıyorsunuz, gülüyorsunuz... Anne'i okurken düşüncelerini biliyorduk ama bunda Davy'nin aklını dışardan okumak, haraketlerini anlamlandırmaya çalışmak çok eğlenceliydi.
Yeşilin Kızı Anne - Avonlea
Yeşilin Kızı Anne - AvonleaL. M. Montgomery · Koridor Yayıncılık · 20206,5bin okunma
408 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı okurken tam bir Marilla'ydım diyebilirim. Anne'e alışmak, uzun süren konuşmalarını sevmek, düşüncelerinin hızla değişimine ayak uydurmak başta epey zordu. Sayfaları çevirdikçe tıpkı Marilla gibi alıştım, ısındım ve sevdim Anne'i. Bu kitabın tek sevmediğim yanı-nefret ettiğimi bile söyleyebilirim- on bir yaşındaki bir çocuğun kalbine işlenmiş kindi. Başta tatlı gelen öfkesi sayfalar geçse bile geçmedi, geçse bile geri adım atmadı, ben de bu duruma hâyli kızdım, biraz da çelişkili buldum çünkü kendinden büyük büyük laflar eden, hayata herkesten farklı bakan bir kız çocuğu nasıl oluyor da beş sene boyunca inadını sürdürüyor anlam veremedim. Son olarak sadece Anne değil, herhangi bir çocuğun bile o kadar kindar olabileceğine inanmadığım için, bahsi geçen olayın fazlasıyla abartıldığına karar verdim.
Yeşilin Kızı Anne
Yeşilin Kızı AnneL. M. Montgomery · Koridor Yayınları · 202015,3bin okunma
Reklam
664 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Arka kapağında aşklarının önünde büyük bir engel olduğu yazıyordu, ben de engeli öğrenene kadar merakımdan hızlı hızlı çevirdim sayfaları. Engeli öğrendim, bu sefer de olayların nereye bağlanacağına duyduğum meraktan hızlıca devam ettim ki- bir de baktım 663 sayfalık kitap bitmiş. Akıcıydı, sürükleyiciydi, tutarlıydı ve güzeldi. Çoğu cümlenin altı çizilesiydi, bazen tüm sayfayı boydan boya çizesim gelmedi değil. Kitapta hoşuma gitmeyen tek şeyi buraya yazarsam spoi olacak ama dayanamayacağım, kitabı okumadıysanız bu yazıyı burada bırakın. Edward'ın 'deli' karısına yaptığı muamele, onu bir odaya kapatması beni biraz irite etti. Tamam, kitap eski zaman kitabı ben de kadın dört dörtlük tedavi görmeli demiyorum ama yine de, odaya kapatılıp hor görülmemesi daha güzel olurdu. Buna rağmen Jane Eyre, ikinci kez okuyabileceğim nadir kitaplardan biri olmayı başardı.
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Koridor Yayıncılık · 202031,3bin okunma
608 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Illuminae'yi okumaya başladığımda yabancı kelimeler kafamı karıştırdı, isimlerin farklılığı ve çokluğu sinirimi bozdu ama pes etmeden okumaya devam ettim. İlerleyen sayfaları öyle hızlı çevirdim ki nasıl bittiğini fark etmedim bile. Yine ve yine okuduğum diğer tüm distopik kitaplarda olduğu gibi bunda da aşk vardı ama itiraf ediyorum, aşkın kurguya katılış şekli güzeldi. Küçük bir tavsiye, bence Gemina'yı almadan bu kitabın sonunu getirmeyin.
Illuminae
IlluminaeAmie Kaufman · Pegasus Yayınevi · 20172,668 okunma
440 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Ada Yorum
Ada'yı okurken kendimi sürekli ama sürekli empati kurarken buldum. Bu durumda olsam ben ne yapardım? Peki bu durumdayken? Ya şu? Sanırım ben ilk ölen olurdum... Kitabın konusu güzeldi, okurken de akıcıydı ama rahatsız olduğum, diğer kitaplarda da aksine asla rastlamadığım bir nokta vardı; aşk. Distopik kitaplara aşkın dayatılmasına asla anlam veremeyeceğim... Karakterlerden birisi çıkıp: "Bunca olayın içinde sizin aşkınızla uğraşamayız!" demeli artık... Demiyorlar.
Ada
AdaLynne Matson · Yabancı Yayınları · 20183,018 okunma