Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Burak

Ama sonra aklına bir şey takıldı: Ya her şey bir yanlışlıktan ibaretse? Ya bu cesaret sadece bir tür sarhoşluksa? Ya o cesaret aslında yalnızca mis kokulu havaya, harika günbatımına fiziksel acıların bitimine ve alt kattaki şarkılara bağlıysa? Ya birkaç dakika ya da bir saat sonra eski zayıf ve yeni Drogo’ya dönüşürse? Drogo’nun ayı görmeye vakti olacak mı yoksa daha önce mi gitmesi gerekecek? Odanın kapısı hafifçe sarsılıp gıcırdar. Belki bir esinti ya da böyle bahar akşamları görülen türden hafif bir rüzgardır. Belki de sessiz adımlarla gelen ve şimdi Drogo’nun koltuğuna yanaşan O’dur. Giovanni bir gayretle dikilir, bir eliyle üniformasının yakasını düzeltir, camdan dışarısı son bir göz atar, yıldızları son kez görebilmek için fırlatılan küçük bir bakıştır bu. Sonra karanlıkta, hiç kimsenin kendisini göremeyeceğini bilmesine rağmen gülümser. Halbuki, birisi ona "Yaşadığın sürece bu hep böyle olacak, sonuna kadar hep aynı şey." demiş olsaydı, o da kendine gelirdi. "Olamaz." derdi."muhakkak farklı bir şeyler olagelmeli, öyle bir şey ki, insan, 'artık sonuna gelmiş olsam bile beklemeye değmiş, diyebilmeli". Sonuçta dünyadan yapayalnızdı ve onu kendisinden başka sevecek kimse yoktu.
Reklam
İnsan yaradılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki bizzat iyilik dahi ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. Günde iki defa Edirnekapı ile Fatih arasındaki yolu en uzun zaman içinde, her adımı ayrı ayrı hayaller peşinde atarak gider gelirdim.
Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu şöyle inanıyorum: Kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun zamanı gelince uyandırılması gerekir. Kitap sevgisinin bende nasıl uyandığını düşünüp bu kanıya varıyorum.. Halka ışık götürmek hiçbir yerde kolay değildir. Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna, uyandırmazsan uyanacak değil.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Rüyalarda gördüklerimiz gerçek olmasa da var olduğu düşünülen hallerdir.
Hani insanın bütün çektiklerinin bir bir muhasebesini tuttuğu bunca acı karşısında savunmasız kaldığı o çok karanlık gecelerden biriydi. Doğa, herkese özellikle acı çekenlere mutluluk sunmaya hazırdır her zaman. Yeter ki benliğimizin kafesinden her bir yanı kapalı o daracık o kapkaranlık kafesten çıkabilelim. Derin bir nefes alıp çevremize şöyle bir bakabilelim, kör olmayalım sağır olmayalım doğaya. Küçük mutlulukların dışında, iki büyük mutluluk kaynağı vardır. Biri kitap okumak, öteki de deniz. Tanrım ne iyi yaptın da beni güzel İstanbul’umda dünyaya getirdin! Ne iyi yaptın da beni orada yaşatıyorsun! Diye dualar edecektim.. Bu dinozor öyle bir yaşa geldi ki artık bunca genç, bunca çocuk ölürken daha fazla yaşamak biraz ayıp gelmeye başladı ona.
Reklam
Muhteşem hikayeler iyilerle kötüler arasında değil, iyilerle daha iyiler arasında geçer. Olgunluk dediğin hadise nedir biliyor musun? Hudutları görebilmek…evet insan hayatın hudutlarını ne kadar vakitlice tanırsa o kadar çabuk bilge biri haline gelir. Bir insan senin için yalan söylüyorsa hele de bunu yaparken seni kandırmaya çalışmıyorsa, bir
Çünkü bizi derinden yaralayan olayları hiç anmamak, tümüyle unutmak, daha doğrusu unutmuş gibi davranmak zorundayız yaşamaya devam edebilmek için.. Gençliğin mutluluğu, gençlerin kendileri dışında nerdeyse herkesin inandığı koca bir yalandır, hiçbir gencin ‘’genç olduğum için aman ne mutluyum’’ dediği duyulmamıştır. Bernard Shaw, yaşını açıkça
Zamanın gözü kördür, insan ahmaktır. Babalarımızın taştan bir Paris’i vardı, çocuklarımızın ahşaptan bir Paris’i olacak. Anneler çocukları arasıında sıklıkla kendilerine en fazla acı çektireni sever. SPIRA, SPERA : nefes al, umut et. Tüm bunlar düşüncesinde iç içe geçmiş parçalanmış, dalgalanmış belli belirsiz dağılmış bir haldeydi. Artık hiçbir şey hissetmiyor, hiçbir şey bilmiyor hiçbir düşünmüyordu, en fazla hayal kuruyordu. Şimdiye kadar hiçbir canlı varlık hiçliğe bu kadar gömülmemişti. Dünyada çocuğun patiğini özellikle de pençesine kadar işlenmiş çocuğun henüz tek bir adım bile atmadığı bayramlık ya da vaftiz patiği ise gören bir annenin zihninde canlanan düşüncelerden daha hoş bir şey olabileceğini sanmıyorum.
Bu dünyada yalnızlığın mutlak bir yalnızlık olduğunu anlayamadığımız için acı çekeriz. Ölüm korkumuzun nedeni de herhalde budur. Hayat, çok büyük bir hayal kırıklığıdır dedim..
Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar, ölen her dürüst insanın yerini yeni bir dürüst insan alır. Hem her şey her zaman aynı kalır, hem de hiçbir şey bir günden bir güne aynı olmaz. Öğrendim ki kahraman dediğimiz insanlar bir şey yapılması gerektiğinde yapılması gerekeni şartlar ne olursa olsun yapanlar.. Dağınıklıkta yaşanmışlık vardır.. Dert ki hesab iken sıfırda kaldı, bin derdi tarh ettik, bire ulaştı, o bir dert cihan gümana saldı, gerçi bir dert amma binleri aştı.. Kafamız zayıftır, ancak yüreğimize güvenebiliriz.. Uzun bir yola geliyoruz seninle, yolu, geldikçe anlıyorum ki, bir, bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile. Doğuyor ve ölüyoruz göğün ve toprağın bir toplamı olarak, sonsuzluk sadece düşteki ışıltımız, ve sadece sevdayla varılmış sevinçte balkıyor hayat.. Herkese dair bir hüzün için yerimiz vardır..
Reklam
Asıl sen vardın ortada, ben senin elinde bir ayna, sen yeşillikte bir ağaç, ben senin gölgen… İnsanlar mantığı kendi söyledikleri doğru görünsün diye icat etmişlerdir.. Varlığımızın bir gizli köşesi olmalı, rahatça kaçıp saklanıyorsunuz.. Deli dedikleri, etrafında neler döndüğünü çözmeye başlamış insandır; hepsi bu. Belki de hepimiz kalbimizin
Ah, ah insan üşümese, üşümedikten sonra insanın dertlerinin çok büyük bir bölümü çözülmüş olur, değil mi? Yalnızlık, ne demişler neye güvenebiliyorsan odur. Yine de insan ölümü annesine konduramaz değil mi? Annenin ölümünde onarılamaz bir şeyler vardır. Annenin ölümü yaratıcının ölümü gibi bir şeydir. Bu da dünyanın sonu demek olur. Yoksa
En büyük eksiğimiz korkudur neden dersen, onu öğrenemeden ondan kurtulamayız da onun için.. İşte bir Burak var ama onu gören olmuş mu bakalım? Eskiden çocuklardan bazıları özellikle melankoliye eğimli olanlar sessizliğin nasıl büyük bir nimet olduğundan söz ederlerdi. Gerçekten sessizlik, düşüncelere dalmanın iyi bir yoludur. İnsan kendi içinde
Çoğunun kanadı soğuktan dondu, daha gelmez bu diyara o kuşlar.. İnsanoğlu bu dünyada bunu öğrenmiştir işte, güçlü olmak için güçlüyü yiyeceksin. Yandığın zaman başka, o zaman güçlüsün demektir. Yanmak da marifet. Bal kıymetini bilmeyene, çuvalla para döksen verilmez. Dünya çırpınmaya ve can vermeye başladığı zaman önce etten kemikten oluşan
Alnım cama dayalı, can sıkıntısı ömür boyu.. Artık itiraz etmiyordum, çünkü o resimdeki çocuğa bu rüyada, bu içinde koltukların konuştuğu misafir odası açmaktansa onu onların misafir odasında ağırlamayı öğrenmiştim zamanla.. İnsan nasıl bazı kitapları çok severek okusa da bir süre sonra neler olduğunu unutur ve o kitaptan sadece bir duygu
217 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.