Kişi doğduğu günden beri o kadar çok haksızlığa uğramıştır ki, buna isyan etmeyi bile bilmez ve kölelik ruhu giderek tüm içini kaplar. Böyle insanlar kendine saygı duymayı, kendini önemsemeyi hiç öğrenemeyenler arasından çıkar ve hep otoriteye boyun eğerler.
Düşünüyorum da, kimin hayatında hayal kırıklığı yok ki ama eğer bir insan isteklerinin hiçbirine kavuşamaz ve sürekli hayal kırıklığı yaşarsa, yaşama nasıl tutunur?
Kendini çok yalnız ve çaresiz hissediyordu.
Kış bitmiş bahar gelmişti aslında ama o hiç mutlu değildi. Kenan'ı hiç tanımasa belki bunlar onu mutlu edebilirdi ama tanımış ve sevmişti bir kere. O olmadan bunların hiçbir anlamı yoktu ki...
Âşık mı olmuştu acaba? Aşk böyle bir şey miydi? Sabahlara kadar onu düşünmek, onu bir an önce görebilmek için akşamı iple çekmek, yanından hiç ayrılmak istememek, aklından bir an bile çıkaramamak... Bu muydu aşk? Aklını kaçırmış olmalıydı?