Sabahattin, Resimli Ay’ın ya da dergiyi yayımlayanların bir tür Aydın şubesi olmuş gibiydi.
Bu arada arkadaşlarının hepsiyle yazışıyor, düşüncelerini onlarla da paylaşıyordu.
***
Yazışmayı sürdürdüklerinden biri de Almanya’ya giderken yolda arkadaş olduğu, gurbetteki günlerinin büyük bir çoğunluğunu birlikte geçirdiği Melahat’tı.
Melahat hasta olduğu için Türkiye’ye dönmüş, İzmir Kız Lisesi’nde Almanca öğretmen vekilliği yapmaya başlamıştı.
Sıklıkla düşünüyordu Melahat’ı Sabahattin. Almanya’da okulunun önüne gidişi, birlikte kahvehanelerde oturmaları, sohbetleri aklına gelince kendini kötü hissediyordu.
Böyle zamanlarda, Melahat’a olan ilanıaşkını çok beceriksizce, hatta küstahça buluyordu.
Aydın’da henüz bir kız arkadaş edinememişti Sabahattin. Yazıştıklarından Nahit daha ilk zamanlarda kestirip atmış, “Olmaz, unut benimle birlikte olmayı” demişti.
İstanbul’da öğrenimini sürdüren Ayşe ise özenle uzak duruyordu “aşka meşke” dair konuşmalardan.
Neyse ki Melahat dönmüştü işte geriye. İzmir’le Aydın’ın arası şuncacık mesafeydi.
“Olur mu olur” diye böldü düşüncelerini. Hemen postaneye gidip bir telgraf çekti Melahat’a:
“Hafta sonu geliyorum stop. Sabahattin stop.”
Hafta sonunu zor etti genç adam. Neyse ki sayılı gün çabuk geldi.
Minik bir çanta hazırladı ve İzmir’in yolunu tuttu.