Varolmak bir yaratıcı faaliyetse, hürriyet bunun temel şartı ve alt yapısıdır. Hürriyetsiz oluştan yaratıcı aktivite beklemek, varlık sırrına terstir. Eflatun “ İnsan ruhunu harekete getiren en önemli şey, insanı özgür tutan şuur halidir.” derken bu gerçeği çok güzel yakalamıştı.
Hürriyet, bir risktir, bunu bilmek lazım. Hatta hürriyet, bir riskten de öte, her şeyi riske atmaktır. Ne var ki, bu risk göze alınmadan da ne hayat sırrına yaklaşmak mümkün olur ne de insanlık kervanını ileri götürmek.
Kierkegaard “Ebedi hayat -buna kahramanca yaşamak da diyebilirsiniz- bir ödüldür ki, onu ancak her şeyi, hem de mutlak olarak riske atanlar elde eder.” derken bir oluş gerçeğine açıklık getiriyordu. Bu risk, aşkın ta kendisidir.
Şunu da biliyoruz. Hürriyet, insanın hep “ben” deme noktasına gelmesini yani, firavunluk riskini taşıyor. Ve insanlık bu yüzden çok zehirli kahırlara maruz kalmıştır. Ama, unutmamak gerekir ki, bu riski göğüslemekten kaçan bir yürüyüş hep “sen” demenin pençesine düşer; yani zillet riskine mahkum olur.
(Sf.143-144)