Maupassant ile tanışmam üniversite yuıllarına denk gelir. İlk kitabını o zaman okumuştum. Kalemi güzel ve güçlü, anlatmak istediklerini çok fazla karıştırmadan anlartan bir yazar.
Fakat bu kitbında açıkçası, çoğu öyküde, ruhum sıkıldı. Mutluluk adı altında anlatılan öykülerin aslında hiç de mutluluk olmadığı, sonucunun mutlulukla bitmediğini gördüm.
Birbirine sadık olmayan eşler ancak taraflardan birinin ölümüyle bunu öğreniyor. Aslında bir taraf kendini mutlu zannederken madalyonun diğer yüzü ortaya çıkınca işlerin hiç de öyle güzel olmadığı çıkıyor ortaya.
Köpeğini çok sevdiği fakat işini köpeğine tercih etmek zorunda kaldığı için köpeğini öldürmek zorunda kalan bahçıvanın aklını yitirmesi, av tutkunu olan iki kardeşin bu tutku yüzünden birisinin ölmesi, küçük yaşta tecavüze uğrayan kızın toplumda dışlanışı ve sonrasında onu çok seven bir erkekle evlenmesi, herşeyin düzene girdiğine düşünmesine sebebp olurken toplum önünde o yakıcı geçmişin halk tarafından yüzüne vurulması ve kadının intihar etmesi ve daha niceleri....
Açıkça kitapta mutlulukla bitecek bir hikaye aradım ama bulamadım maalesef. Sanki her güzel bir şeyin arkasında bir yalan gizlenmiş gibi...