Bundan daha güzel müjde mi olur?
Merhaba diyorsun telefonda sen,
Sen ki konuşursun derdim mi kalır?
Nasılsın diyorsun telefonda sen...
Bu gece misketi çaldırmaz mıyım,
Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım,
Sesini duyup da çıldırmaz mıyım!
şiir zaten, ne olacak ki hem çocukluktan güzel
şiir mi var, yok, nerden mi biliyorum yine
şiirden yine çocukluktan yine kendimden de
bilseydim keşke, yarısı çocuk olmaya çalışıyorum
şiir yaz, âşık ol, çocuk yap, dünyayı gez hep hepsinde de
insan çocukluğuna yetişmeye çalışıyor işte
hem de o hiçbir yere gitmemiş olan çocukluğuna
o zaman yavaş diyor insan kendine dur biraz
sen eski bir şehirli eski çocuksun bu gökyüzü
bu çocukluk nerede var, duyuyorum, duruyorum,
çünkü insan ancak durursa yetişebilir çocukluğuna
biraz da siz büyüyün öyleyse ben bir yere gitmiyorum!
YA BEN BU KİTABA BAYILDIM. İlk sayfalardan itibaren beni etkisi altına aldığı gibi başladığım andan beri canım denize gitmek, tatil yapmak ve özellikle bir yaz aşkı yaşamak istiyor. O KADAR GÜZELDİ Kİ. konusuna gelecek olursak ablasını kaybeden meredith bir yıl sonra ablasının en sevdiği yer olan yazlık evlerine kuzeninin düğünü için geliyor ve burada onu kendisine göre anısını yaşatabilmek için elinden geleni yapıyor. ablası ve meredithin arasındaki bağ içinizi ısıtacak, zaman zaman hüzünlendirecek. suikastçı oyununun ise gerçekten çok keyifli olduğunu söyleyebilirim düğünde ise damadın üvey kardeşi ile tanıştığında her şey onun için çok daha güzel oluyor. bir müteffik bulduğunu sanarken hayatının aşkını buluyor. beni en çok duygulandıran kısım claire'in stephan'a meredithten bahsetmiş olması oldu. eğer keyifli ve eğlenceli bir yaz aşkı okumak istiyorsanız aradığınız kitap burada!
Şehrin kıyısında, ufacık bir derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır. İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip kondu; derenin bir başından bir başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara bakmaya başladı.
Zamansız bir dünyada çocuk olarak yaşamak, sonsuzlukta değil, ebediyette ne güzel bir şeydi. Dakikaları saymamak, yalnızca o ebedî anda var olmak ne büyük lütuftu.