Güzelliğin on par'etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa
Tâbirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu şak bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Âşık ve maşuk olmasa
Senden aldım bu feryâdı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
Güzelliğin on par(a) etmez Şu bendeki aşk olmasa...
Onun, aşk ve güzellik anlayışı da Mecnun’la Leyla'nın anlayışından farklı değildir. Şöyle ki: Bağdad Halifesi, Mecnun’un, uğrunda onca yanık şiirler söylediği Leyla’yı merak eder. Onu bir kere olsun görmek ister. Mecnunun ilâhi sevgilisini Halifenin huzuruna getirirler. Halife, şöyle bir bakar ve hayrette kalır. Leyla, Halifeye, hakkındaki şiirlerin söylediği ölçüde güzel görünmemiştir. Halife bu görüşünü Leylâ'ya da söylemekten çekinmez :
— Sen, Mecnun’un söylediği kadar güzel değilsin...
Leylâ buna hemen lâyık olduğu cevabı verir :
— Sen, sus!., der, Çünkü sen Mecnun değilsin.
İşte Aşık Veysel, bu asırlarca yaşamış hikâyeyi bir mısra içine sığdırmış bir XX. asır şairidir. Veysel bu fıkrayı bilir mi?
Yoksa bu bir tevarüd, halk irfanının söylettiği bir taze ilham iradesi midir? Burasını bilemeyiz. Fakat Veysel, güzel sesini, zevkli ve redifli kafiyelerle hazırladığı bir şiirinde, bir an gelir, şöyle söyler :
Güzelliğin on par(a) etmez Şu bendeki aşk olmasa...
Sayfa 84 - Kültür Bakanlığı Yayınları, Birinci Baskı 1989Kitabı okudu