Geçen yıl Japonlar kuruluşlarının 2600 üncü, bu yıl da Portekizliler 800 üncü yıl dönümünü kutluladılar. On dokuzuncu asra kadar kendi adalarında, kendi kendilerine, belirsiz ve silik bir hayat yaşayan Japonların 2600 yılında epeyce masal olsa bile tarihin gözü önünde kurulan, bütün hayatı tarihçe bilinen Portekiz'in 800 yılı büyük bir
Çağrışır bülbüller gelmiyor bağban
Hoyrat dost bağından gül aldı gitti
Türlü mihnet ile bir bağ bezettim
Yari ben besledim el aldı gitti
Yüz bin mihnet çektim bir daha gerek
Hayli ömür ister bir daha görek
Yari elden aldı o kanlı felek
Aktı gözüm yaşı sel oldu gitti
Nazlı yardan kem haberler geliyor
Dostlarım ağlıyor düşman gülüyor
Dediler ki Sefil Emrah ölüyor
Kimi kazma kürek bel aldı gitti
Sayfa 136 - Akçağ Yayınları - 1. Baskı I Ankara 2006Kitabı okudu
İnsan beyni sihirli bir bilgisayardır. Ona ilham verici bir şey yolladığımızda o da bize enerji yollar. Ama ona moral bozucu ya da olumsuz bir şey yollarsak o da bizi aşağılara çeker. Bütün bunların temelinde şu var: yollayan biziz.
BİZ YOLLUYORUZ.
Hayatın kendisi beynimize bir şey yollamaz. Aile üyeleri yollamaz. Haberler ya da televizyon yollamaz. Biz yollarız. Beynimize ancak biz ulaşabiliriz.
Yatsı namazı kılınacak, ben de tekrar bir kız evladımız doğduğu için cami cemaati ne donut dağıtacağım. Biri caminin dışına çıktığında; "Aa, demek donut ikram ediyorsun?! Ne oldu? İyi haberler mi var?" dedi, ben de "Evet, bir kızım oldu!" dedim. O da dedi ki; "İnşallah bir dahakine." Suratına tokat atmak istedim. Böyle bir şeyi ancak bir müşrik söyleyebilir. Böyle bir şey ancak Allah inancı olmayan birinin ağzından çıkabilir. Sen bir müslüman olarak nasıl olur da söyleyebilirsin?
Uyanın da dinleyin ey münzeviler! Gelecekten doğru gelir rüzgârlar, gizli kanat vuruşlarıyla; hassas kulaklara iyi haberler ulaşır.
Ey bugünün yalnızları, ey çekilenler, gün gelecek bir ulus olacaksınız.
Zaman zaman, sürdürdüğüm biçimiyle resmimin bir ressamınkinden çok, bir yazarın yapıtına benzeyip benzemediğini düşünürüm. Bir tür günce, tüm bir yaşama ilişkin mektuplar. İlkiyle imgelemimi ortaya serip olgularımı ve davranışlarımı çözümledim, ikincisiyle de sevdiklerime kendime ilişkin haberler verdim ya da daha basitleştirirsek, kendimi verdim. Nitekim tablolarımı hemen hep armağan etmişimdir, çoğunlukla daha başından kime gideceği bellidir tablolarımın. Tıpkı bir mektup gibi. Yapıtım: Asla yazılamayacak denli güzel öz yaşam öykümdür.