GÖZLEM: Şişelerin içinde kaç boncuk olduğunu incelemek.
☆☆☆
TAHMİN ETME: Hangi şişenin daha ağır olduğu konusunda fikir yürütmek.
☆☆☆
ÖLÇME: Şişeleri ağırdan hafife sıralamak.
☆☆☆
SONUÇ ÇIKARMA: "Sence bu şişe neden ağır?"
☆☆☆
VERİLERİ KAYDETME: Gözlemlenen olayları çizerek anlatmaları.
İlkin Mustafa Merter beyefendi hakkında bilgi edinmek isteyen okurun ,gerekli araştırmaları yapabileceğini düşünerek, direkt kitap ile ilgili kanaatlerimi ifade etmek isterim.
Evvela bu kitabın yazım aşamasındaki sıkıntılar ve hali hazırda satışıyla ilgili olası spekülasyonlar açısından da önemine işaret etmek isterim. Zira muhakkak birilerinin
Yüz yıldır bir tünelin içinde, hayatımdan kesitleri masal dinler gibi dinlemişim sanki. Sanki yedi uyurlardan biriydim ve bir mağarada yüzyıllardır uyuyorken, zaman mefhumumu yitirdim. Sanki gerçek dünyaya dönersem, hayata tekrar uyumlanmakta sorunlar yaşayacaktım. Hayat kadın beni çok etkiledi. Hayat kadar gerçekti. Bir ağaç kadar derindi. O hiç açılmamış mektubu kafamda türlü varyasyonlarla defalarca kez yazdım yazdım sildim.
Şimdi akşam yemeği için hazırlık yapmam gerektiğini düşündüğümde, hayat çok mu anlamsız yoksa hafife alınamayacak kadar derin mi diye düşünceler içindeyim. Dondurulmuş hamsileri tavaya dizmeye hazırlanırken, onlardan biri oluyorum. Zamanın bir anında donmuşum, bütün ömrünü deryada geçirip, deryayı arayan bir balık gibi...
Ve;
"Ekmek almaya giden gelmeyen bebelere sessiz yakılır ağıt..."
'Kuş kaşlı, kış bakışlı çocuk..."
Sen umudun yeşerdiği kocaman gövdeli bir ağacın dallarında çiçek açıyorsun şimdi her baharda elvan elvan...
Gidenlere, kalanlara selam olsun...
Son üç yüz yılda
Batı dediğimiz;
modern, çağdaş,
aydınlanmış,
vb. adlarla
çağırdığımız sözde
“ akıl medeniyeti”
mensuplarının,
bizzat kendi
kurdukları anlam ve değer dünyasını,
bu kadar alenen
hafife alan,
açıkça çökerten,
acımasızca tahrip
eden, kısaca kendi
kendilerine çelme
takan bir yıkımı
yaşamaktır. Akım
kendi kendini
tahrip ettiği, sözde aydınlanmanın
kendini karanlığa
gömdüğü bir zaman
dilimini yaşıyoruz.
İHSAN FAZLIOGLU
Yazarın yabanda, Walden gölü yakınında kendi inşa ettiği bir kulübede iki yılı aşkın bir süre yaşamasının ardından kendi deneyimlerinden yola çıkarak, insanlığa vakit kaybetmeksizin yüzünü doğaya dönmesine salık verdiği eseri.
Thoreau, bu süreçte kendisinin, Doğa’nın sayesinde ve onun yardımıyla gerçekleştirdiği tefekkürün, kendisine tekamül