Sermaye, alışverişin değerini satışın hangi fiyattan yapılmasına izin verdiyse onunla ölçer. Söyleyin öyleyse ahlakçı hamamböcekleri, insanoğlunun onca meşgalesi arasında ücreti seksten daha yüksek herhangi bir kol ya da kafa emeği faaliyeti var mı?
Sermaye ne vatan tanır ne de sınır, renk, ırk, yaş ve cinsiyet; o enternasyonal bir Tanrıdır, evrensel Tanrıdır, diye haykırdı Papa elçisi ilahi coşkunun pençesinde. Bu yüzden insanlığın bütün evlatları onun kanunlarına boyun eğmeli! Kaldırıp atalım geçmişin bütün dinlerini; unutalım bütün milli kinlerimizi ve din kavgalarımızı; kalplerimizi ve ruhlarımızı birleştirelim ki yeni inancımızın dogmalarını, Sermaye Dini’nin kanunlarını hazırlayalım.
Sermaye ne zaman bir yere saldıracak olsa insanları, hayvanları ve önüne çıkan her şeyi kasırga gibi ezer, ufalar, geçer. Avrupa Sermayesi Mısır’ın üzerine çullandığında öküz, kağnı ve kazma-kürekleriyle birlikte fellahları avucuna alıp ayaklarını yerden kesti ve hepsini Süveyş kıstağına çekip götürdü; demirden eliyle iki büklüm çalışmaya zorladı onları, güneşte yaktı, ateşler içinde titretti, açlık ve susuzlukla işkence ve terbiye etti: kanalın iki kıyısı onlardan otuz bininin kemikleriyle kaplandı. Sermaye genç ve kuvvetli, uyanık ve sağlıklı, özgür ve neşeli insanları yakalayıp yakalayıp hepsini fabrikalara, dokuma tezgahlarına, madenlere hapsetti; hepsini ocağa atılmış kömür gibi oralarda eritip tüketti, kanlarıyla suladı oraları, etlerini taş kömürüne, kumaş ilmiğine, makinenin çeliğine kattı; onları ayakta tutan gücü cansız nesnelere nakletti. Nihayet yakalarını bıraktığında hepsi tükenmiş, kırılıp dökülmüş ve daha gencecikken birer ihtiyara dönüşmüştü; kansızlıkla, deri ve akciğer veremiyle boğuşan işe yaramaz birer iskeletten başka bir şey değildiler artık.
Günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek tek din Sermaye dinidir. Sermaye hakiki bir Tanrı’dır, her yerde hazır ve nazırdır; ister ışıldayan altın olur isterse çürümüş gübre tozu, ister koyun sürüsü sıfatında görünür isterse geminin kahve yükü, ister Mukaddes Kitap yığını olur isterse porno gravürü balyası, ister dev bir makine gibi zuhur eder isterse kocaman bir prezervatif - her kılığa ve her şekle girebilir. Sermaye öyle bir Tanrıdır ki herkes tanır, görür, dokunur, hisseder, tadar; bütün duyularımıza hitap eder. Tanrıtanımazla, ateyle karşılaşmamış tek Tanrı odur. Ne kadar kendini beğenmiş olursa olsun, Süleyman ona tapardı; ne kadar hayal kırıklığına uğratmış olursa olsun, Schopenhauer onu başını döndürecek kadar çekici bulurdu; Hartman şuursuz filozofun tekiydi, ama onun en şuurlu müminlerindendi. Öteki dinlerin hiçbiri dudakların ötesine geçememiş, aşağılara inememişken, Sermaye inancı her zaman, insan kalbinin her zaman en derin yerine taht kurmuştur.
Eskiden insan zihnini yöneten, ona hakim olan başlıca güç dindi; çalışanlara uysalca boyun eğmeyi, boş hayaller peşinde koşup gerçeklerden uzak durmayı, ilahi mutluluk düşleri kurup dünyevi acılara katlanmayı o öğretirdi. Ama sosyalizm, modern zamanların bu habis düşüncesi inancı kovdu ve yoksulların kalbinde kendisi yer edindi; onlara mutluluğu öteki dünyada aramamak gerektiğini öğütlüyor; onlara yeryüzünü cennete çevirmeyi vaat ediyor; ücretlilere “Senden çalıyorlar! Kalk ayağa, uyan artık” diye sesleniyor. Eskinin uysal işçi yığınlarını uygar toplumları altüst edecek genel bir ayaklanmaya hazırlıyor; imtiyazlı sınıfları ortadan kaldıracak, aileyi yok edecek, zenginlikleri bugün elinde tutanlardan alıp yoksullara verecek, sanatı ve dini yeryüzünden silecek ve dünyanın her yanını koyu barbar karanlığının istila etmesine yol açacaklar...
Ermiş Antonius'un sınanmasındasın daha. Dizginlenmiş isteğin taşkın sevinci, çocuksu gururun kasılmaları, bir çökme, bir ürkü. Ama koyulacaksın sonunda bu çalışmaya: Koltuğunu kuşatacak mimarlığın, uyum bilgisinin tüm olanakları. Hiç beklenmedik, yetkin varlıklar deneylerin için gelip sunacaklar kendilerini. Dört bir yandan sana doğru merakla akacak o ağır ihtişamlar, o eski uluslar düş görür gibi. Belleğinle duyuların bundan böyle yaratıcı itilişinin besini olacaklar. Ya dünya, sen çıkınca ne kalacak ondan geriye? Herhalde hiçbir şey şu görünüşlerden.
Sayfa 41 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Satılık şimdi paha biçilmez bedenler, bilinen ulusların, dünyaların, cinsiyet ve soyların dışında! Zenginlikler, her adımda fışkıran! Sınamadan geçmemiş elmasların satışı!
Satılık şimdi yığınlar için kargaşalık; önü alınmaz doyuş üstün hevesliler için; amansız ecel sofularla sevenler için!
Satılık şimdi barınaklar, göçler, yarışlar, peri oyunları, yetkin rahatlık, bunların çıkardığı gürültü, devinim ve gelecek!
Satılık şimdi uygulanışları hesabın, duyulmamış uyumun sıçrayışları. Kimsenin sezmediği buluşlar, deyimler, – bir anda sizin malınız olan.
Sayfa 37 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Olası mıdır, sürekli yıkılmış büyük hayallerim için O beni bağışlatsın, – rahat bir son telafi etsin yoksulluk çağlarını, – bir günlük başarı alnımıza yazılmış beceriksizliğin utancı üstüne uyutsun bizi?
(Ey palmiyeler! Sevgi ve güç! – Sevinçlerden, şan ve ünden daha yüksek! – her biçimde, her yerde – İblis, tanrı, işte şu kişinin gençliği: Ben!)
Olası mıdır, bilimin peri oyununda gerçekleşenleri, toplumsal kardeşlik akımlarını sevip kucaklamamız, ilk özgürlüğümüzün adım adım yeniden kazandırılması olarak?
Ama bizleri putperest kılan vampir bize bıraktıklarıyla oyalanmamızı buyuruyor, öbür türlü daha da uçuk olmamızı.
Debelenmek yaralarla, bitkinlik veren havada, denizde; işkencelerde, öldürücü suların ve havanın suskusunda; gülen azap içinde, amansız dalgalanan suskusuyla onların.
Sayfa 34 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu