“Hapishanenin tek odalı kadınlar koğuşuna getirdiler soktular. İşte bunu hiç beklemiyordu. Bir çınar gibi oğluna karşılık bir ev yakmış. Bu haksızlık ona oğlunun ölümünden de ağır geldi...”
Bu kitaba başlamadan önce çok ikilemde olduğumu söylemeliyim öncelikle. Çünkü bazı yazarları anlamak için belli bir birikimin olması gerekir ve kitapların bir zamanı olduğuna inanırım. Kendi adıma doğru bir zamandı. Yanlış zamanda başlayıp haksızlık etmeyin bence :))) Bu kitapla ilgili bir sürü de olumsuz eleştiriler, yarıda bırakmalar vs görmüştüm çünkü..
Selim hayatın o kadar farkındaydı ki bir o kadar da dahil olmak istemedi hayata bence...
İnsanın içinden geçebilecek çoğu düşünceyi bu kitapta bulmak mümkün. İç seslerden oluşan zarif ifadelerle mest eden bir yanı var. Çünkü fikirsel olarak kendi gerçekliğiyle dış dünyanın gerçekliği arasındaki güçlü çatışmalarda ortaya çıkan mükemmel tespitlerle dolu bir kitap.
"Meselenin derinine inince beklediğini bulamazsan yıkılırsın." demiş Oğuz Atay. Bu kitaba büyük beklentilerle başladım. Bir sürü de tavsiye aldım okunucaklar listesine yazardan :)
Sayfalarca inceleme yazılabilir belki ve yazılmışda zaten... Bence direk yaşanması, okunması gereken bir kitap. Verdiğim zamana değdiğini hissediyorum. Dolu dolu bir şeyler bulmak istiyorsanız tavsiyemdir. :)))
Haksızlık bu yaralanmış bakışlar
dünyaya sığmıyor artık çığlıklar
haksızlık bu tarifsiz acılar
yokluğu avuçlayan çocuklar
yok olup gitmiş umutların altında
ezilen bu insanlar
Ama umutlar var ya
kimin gücü yeter onları yıkmaya
hangi çaresiz acı
gem vurur aşka