Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
türklerin tarih sahnesine çıkışı eski mısırlı, iranlı, yunan ve ibranilerin çıkışı gibi değildir. söz konusu uygarlıklar hakkında yazılı kaynaklar oldukça aydınlatıcı bilgiler verir, arkeologya da bu varlığı parlak örneklerle destekler. oysa çok eski zamanlarda ortaya çıkan (dilinin yapısı, örgütlü yaşam biçimi ve atçılığı gibi öğelerden anlaşılan) türk kavmi veya kavimler topluluğu üzerinde isim, menşe, hatta coğrafi mekanın tesbiti konusunda büyük zorluklar yaşanır. buna rağmen şurası gerçektir ki türkler olmadan bir dünya tarihi yazmak da mümkün değildir. çünkü çin, hind ve iran gibi yerleşik, yazıya sahip eski halkların tarihini yazarken; türklerin kökeni olan kavimler sık sık söz konusu uygarlıkların siyasi tarihine girmekte ve kendilerinden söz ettirmektedirler. öyle ki kuzeyli hun komşularının kim olduğunu ve tarihi maceralarını tespit etmeden, çinlilerin tarihini resmetmek ve tanımlamak mümkün değildir
Sayfa 13 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
James Connolly diyor ki:
'Gerçek peygamberler, yalnızca geleceği kendisi için yaratabilenlerdir'.
Sayfa 587Kitabı okudu
Reklam
Lev Troçki, 1921
İnsanlık her zaman yükselen bir eğri üzerinde ilerlemez. Hayır, uzun süren durgunluk dönemleri ve barbarlığa geri dönüşler olmuştur. Toplumlar kendilerini yükseltirler, belirli bir düzeye ulaşırlar ve bunu sürdüremezler. İnsanlık kendi pozisyonunu koruyamaz, dengesi istikrarsızdır; ilerleyemeyen bir toplum geri düşer ve eğer onu daha ileri götürecek bir sınıf yoksa, barbarlığın yolunu açarak, dağılır gider.
Sayfa 576Kitabı okudu
Dünya savaşının ortasında, 1915'te yazan Rosa Luxemburg, Engels'ten bir cümleyi hatırlatıyordu: 'Kapitalist toplum, ya sosyalizme ilerlemek ya da barbarlığa geri dönmek seçeneği ile karşı karşıyadır'. 'Biz bu cümleleri okuduk ve defalarca tekrarladık' diye ekliyordu: ..bunların korkunç önemini kavramadan... Şu dehşet verici öneri karşısında bulunuyoruz: ya emperyalizmin zaferi ve tüm kültürün yok olması ve eski Roma'da olduğu gibi, nüfus azalması, harabiyet, dejenerasyon, tasarlanmış bir mezarlık ya da sosyalizmin zaferi, yani proletaryanın emperyalizme karşı bilinçli mücadelesi... Dünya tarihinin ve onun boyutları tüm dengeleri sar-san kaçınılmaz yol ayrımının ikilemi budur. İnsanlığın ve kültürün geleceği buna bağlıdır.
Sayfa 575Kitabı okudu
1917 devriminin yaşayan bir hatırlatıcısı olarak Lev Troçki, her türden hükümetin nefret ettiği her şeyi temsil ediyordu. Stalin tarafından Türkiye'ye sürülmüş; Radikal hükümetçe Fransa'dan, sosyal demokrat bir hükümetçe Norveç'ten kovulmuştu. Kızı, Nazilerin iktidara gelmesinden önceki son haftalarda intihar etmek zorunda kalmıştı. Bir oğlu gulagda ölmüş, bir diğeri Stalin'in bir ajanı tarafından Paris'te zehirlenmişti. Troçkinin kendisi de 1940 yılında Meksika'da Stalin'in bir ajanı tarafından katledilecekti. Onun gözünde, Nazizm ile Stalinizm arasındaki 'simetri çok açıktı: monolotik yönetici parti, göstermelik mahkemeler, gizli polis, geniş toplama kampları ve bağımsız düşünceye ve bağımsız sanatsal ifadeye alan tanınmayışı.
Sayfa 490Kitabı okudu
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Amin Maalouf'un son 20 yılda yazdığı Deneme kitaplarında romanlarından daha çok ön plana çıkıyor. Entelektüellikten aydınlığa geçiş yaptı. Dünyanın sorunlarını kendine dert ediniyor, çözüm öneriyor ve mücadele ediyor. Tarihi olayları onun hikaye anlatıcılığı ile okumak ayrı bir zevk veriyor. Son 150 yılda Batı Uygarlığı'na meydan
Labirent
LabirentAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202434 okunma
Reklam
George Orwell, Kasım 1936'da Barselona hakkında şunları yazdı:
Hayatımda ilk kez işçi sınıfının iktidarda olduğu bir şehirde bulundum. Hemen hemen her büyüklükteki her bina işçilerce ele geçirilmişti. Her dükkân ve kafenin üzerinde kolektifleştirildiğini belirten bir ibare vardı; ayakkabı boyacıları bile kolektifleştirilmişti ve sandıkları kırmızı ve siyah boyuyordu. Garsonlar ve tezgâhtarlar yüzünüze bakıyor ve size eşitleri gibi davranıyorlardı. Yaltaklanan ve hatta törensel sayılabilecek konuşma biçimleri geçici olarak yok olmuştu. Özel araba yoktu; hepsi müsadere edilmişti. En tuhafı da kalabalıkların görünüşüydü. Dış görünüşüyle burası zengin sınıfların neredeyse var olmadıkları bir şehirdi.
Sayfa 479Kitabı okudu
Almanya'daki Nazi zaferinin büyüklüğü, tüm Avrupa'yı sarstı. Dünyanın en güçlü işçi sınıfı hareketini neredeyse bir gecede yerle bir etmişti. Bu, başka yerlerdeki sağ kanat güçlerin öğrenmekte gecikmeyeceği ve işçi örgütlerinin, anayasacı bir yaklaşımın dokunulmazlığında ya da Komünist zaferin kaçınılmazlığında ısrar eden liderlerinin, tatsız da olsa, hazmetmeye çalışmaları gereken bir dersti.
Sayfa 471Kitabı okudu
Sosyal Demokratların korkaklığı gibi, Komünist liderlerin divaneliği Hitler işbaşına geldikten sonra da devam etti. İtalya'da olanlardan ders almamışlardı ve Nazilerin iktidardaki herhangi bir burjuva hükümeti gibi hareket edeceğine inandılar. Nazi diktatörlüğünün esasen istikrarsız ve muhtemelen kısa ömürlü olacağında ısrar ettiler. Sloganları 'Hitler'den sonra, biz'di. Moskova'da parti gazetesi Pravda 'Alman Komünist Partisi'nin yükselen başarılarından' söz ediyor; bu arada eski Sol Muhalefetçiler'den şimdi tamamıyla Stalin'in emri altında olan Radek, Izvestia'da, Naziler için, 'Marne'daki yenilgi gibi bir yenilgi'den söz ediyordu.
Sayfa 469Kitabı okudu
Hitler 31 Ocak 1933'te göreve geldi. Sosyal Demokratların pek çok destekçisi savaşmak istedi. Braunthal, ...Alman işçilerinin direnme iradesinin en etkili gösterileri'nden söz eder: 30 Ocak gününün öğleden sonrası ve akşamı Alman şehirlerinde işçilerin kendiliğinden ve şiddetli gösterileri oldu. Ülkenin her tarafındaki fabrikalardan gelen delegeler aynı gün savaş emri beklentisi içinde Berlin'e ulaştılar.
Sayfa 468Kitabı okudu
Reklam
Nazizmin Thalburg kasabasındaki yükselişini yazan tarihçinin belirttiği gibi 1933 başında Sosyal Demokratların: ...pek çokları Nazilerin yönetimi ele geçirmesini bekliyordu. Savaşmayı planlıyorlardı ama artık ne için savaşılacağı o kadar açık değildi. General von Schleicher'in ya da von Papen'in cumhuriyeti için mi? Cumhurbaşkanlığı kararnameleri altında bir demokrasi için mi? Puslu 1933 Ocak'ında Thalburg SPD'si hiçbir toplantı yapmadı, hiçbir konuşmaya destek olmadı. Söyleyecek ne kalmıştı ki?*
Sayfa 466 - * W. S AllenKitabı okudu
İtalyan faşistleri gibi Naziler de orta sınıfın bir partisiydi. Hitler iktidara gelmeden önceki üyelerin büyük bir kısmı serbest çalışanlar (%17,3), beyaz yakalı işçiler (% 20,6) ya da memurlardı (%6,5). Bütün bu gruplar Nazi Partisi'nde, genel nüfus içinde olduklarından %50 ve 80 daha fazla temsil ediliyorlardı ve hepsi, bugünkünden farklı olarak, toplumsal olarak çok daha ayrıcalıklı kabul ediliyorlardı.
Sayfa 464Kitabı okudu
1930'lar zaman zaman, Komünizmin pek çok entelektüele cazip gelmesi nedeniyle 'kızıl on yıl' olarak nitelendi. Daha 1933'e gelindiğinde, ABD'li romancılar John Steinbeck, John Dos Passos, Theodore Dreiser, James T. Farrell, Richard Wright ve Dashiell Hammett; İskoç Romancı Lewis Grassic Gibbon; İngiliz yazarlar W. H. Auden ve Christopher Isherwood; Fransız romancı Andre Gide ve Alman oyun yazarı Bertolt Brecht gibi insanları kendine çekmişti. (...) Çoğu komünist partilere katılmadı ama Komünizmi, kendileri bunu kucaklayacak olmasalar bile, bir alternatif olarak görüyorlardı.
Sayfa 453Kitabı okudu
Orta sınıf kamu birleşik oyu ve popüler kültür 1920'lerin ortasında savaş öncesi iyimserliklerinin bir kısmını yeniden edinmiş görünüyorduysa da, bu iyileşme riskliydi. (...) Bu, yansımasını, dönemin 'yüksek sanat'ında - resim, heykel, müzik ve edebiyatta buluyordu. Savaştan önce bile kesintisiz ilerleme inancının rahatlığına meydan okuyan bir azınlık vardı. Dünyanın mekanikleşmesi çoktan iki yönlü görünüyordu: bir yanda misli görülmemiş bir güç ve dinamizm sergiliyor ve diğer yanda insanoğlunun kendi hayatını düzenlemesi nosyonunu paramparça ediyordu. Her türlü ilerleme nosyonunu sorgulayan ve akıldışına merkezi bir rol veren felsefi ve kültürel akımlar ortaya çıkmıştı. Bu eğilimler teorik fizikteki (1905'teki özel görelilik teorisi, 1915'teki genel görelilik teorisi ve 1920'lerin ortasındaki kuantum fiziğinin bir türü olan Heisenberg'in 'belirsizlik ilkesi' gibi) gelişmelerle de cesaretlendiriliyor ve o eski mekanik evren modelinin temelini aşındırıyordu. Aynı zamanda psikanalizin popülerliği, bir zamanlar Freud'un kendisi için de çok önemli olan, akla inancı yok ediyordu.
Sayfa 449Kitabı okudu
Ögrenciler ve entelektüel gruplar arasında zaten bir 'Rönesans hareketi başlamıştı. Buna göre Çin'in geçmişinde, Batı Aydınlanmasıyla karşılaştırılabilecek düşüncelerin ortaya çıkmaya başladığı dönemler olmuş ancak bunlar Konfüçyüsçü Ortodoksluğun güçleri tarafından boğulmuştu. Hareket bu alternatif gelenekler üzerine oturmak, önde gelen figürlerinden birisi olan Hu Şih'in sözcükleriyle, 'insanlara, onları geleneğin prangalarından kurtaracak ve onlara yeni dünyada ve onun yeni uygarlığı içinde kendilerini rahat hissedecekleri yeni bir dünya görüşü benimsetmek' amacını taşıyordu. Bu ruh hali, Çin'in 'yeni tarz' eğitim kuruluşları içindeki yüz binlerce öğrenci ve öğretmen arasında yayıldı.
Sayfa 440Kitabı okudu
1.084 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.