İmâm-ı Gazali, İslâm Medeniyetinin, Yunan düşüncesiyle karşılaştığı anda doğan bunalımı atlatması için, İslâm Âlemine bağışlanmış bir ilâhî lütuf, bir düşünce fışkırışıydı. Bilginler, kaideyi teşkil ediyorlardı, bir ehram oluşturuyorlardı. Bu kaideye oturtulan anıt, ya da ehramın zirvesi idi Hüccet'ül İslâm İmâm-ı Gazalî. İlim kaynaklı sağlam
ünlü bilginler üstüne
Fakat köpeklerin canavardan nefret ettiği gibi ,halk kimden tiksinir "Serbest ruhtan, zincir düşmanından ,tapmayan adamdan, ormanda yaşayandan"
Sayfa 82
Reklam
Eğer çıplak, aç bir dilenci sokaklardan alınır da güzel bir kuruma ait bir binaya getirilir, orada kendisine yiyecek içecek verilir ve bir kolu yukarı aşağı hareket ettirmekle yükümlü kılınırsa, açıktır ki niçin sokaklardan alınıp getirildiğini, kolu niçin hareket ettirmesi gerektiğini, ya da o kurumun tamamen mantıklı bir düzene sahip olup olmadığını sorgulamadan önce, dilenci ilk olarak o kolu hareket ettirmelidir. O kolu hareket ettirirse kolun bir pompayı çalıştırdığını, pompanın su çektiğini ve o suyun bahçedeki tarhları suladığını görecektir. Sonra o dilenci pompa istasyonundan alınıp meyve toplayacağı ve efendisinin cennetine gireceği bir başka yere götürülecektir. Aşağı işlerden daha yüksek işlere terfi ederek kurumun düzenini gitgide daha iyi anlayacak ve bu düzen içinde yer aldığı sürece niçin orada olduğunu sorgulamayacak ve efendisine asla serzenişte bulunmayacaktır. Demek oluyor ki, O'nun istediğini yerine getirenler, bizim "sığır" diye nitelendirdiğimiz, o basit, cahil, emekçi halk efendisine şikâyette bulunmuyor. Ama biz bilgeler efendinin yemeğini yiyip onun bizden istediklerini yapmıyoruz da onun yerine bir daire etrafına oturmuş şunu tartışıyoruz: "Bu kolu ne diye hareket ettirmek lazım? Bu aptalca bir şey değil mi?" Bu şekilde bir karara varıyoruz. Efendinin aptal olduğuna, ya da var olmadığına ve kendimizin bilge olduğuna karar veriyoruz. Bunun şu sakıncası oluyor: Hiçbir işe yaramadığımızı ve bir şekilde yaşamalarımıza son vermemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Görüş, ekseriyetle bilgiden üstündür, bilgiye galebe eder. Bu yüzden halk nazarında dünya galiptir, sevimlidir. Çünkü dünyayı gözler görür; bu, eldeki matahtır… ahireti ise verilmesi va’dedilen borç bilirler.
Ben aşıkım ve benim aşkımı bildiler, lakin aşkımın kime olduğunu bilemediler. Halk zanneder ki, ben mahluka aşkım. Halbuki benim aşkım, mahlukun mazharariyetinde tecelli eden Allah’a.
Sayfa 481 - Şeyhi EkberKitabı okudu
Hatta, Haluk Bilginer'in yönetimindeki Oyun Atölyesi tarafından 2009'da 7 Şekspir Müzikali adlı bir müzikal sahnelenmiştir. Shakespeare'in oyunlarının ve sonelerinin çeşitli çevirilerinden yararlanılarak yazarın hayatını sergileyen bu oyun, dünyada bilinen ilk Shakespeare müzikalidir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
914 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.