«Al bakalım kurbağa suratlı kız. Dönüşte fırıncıdan bir de ekmek al, tazesinden.»
Cosette başını eğdi ve ocakbaşında duran bir kovanın sapını koluna taktı. Bu arada kadının verdiği o parayı da önlüğünün cebine attı. Kova öyle büyüktü ki, Cosette içinde oturabilir, ayakta bile durabilirdi.
Sonra bir ara kapının önünde bekledi, birinin kendisini kurtarmasını bekliyor gibiydi.
Hancı kadın o sert sesiyle:
«Haydi, ne bekliyorsun, gitsenel» diye bağırdı.
Cosette çıktı. Kapı kapandı.
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü