Bir mîras var içimde, ona vâris istiyorum.
Bilmiyorum ne var içimde? Sel gelir sel alır, yel gelir yel alır, el gelir el alır. Sağarlar açarlar, çalarlar, kaçarlar. Gene de dolar, gene de taşar.
Bir defîne var içimde, ona yağma istiyorum.
Bir ankâ var içimde, ona kanat istiyorum.
Bir mahşer var içimde, ona mîzan istiyorum.
Bir dünya var içimde, ona nizâm istiyorum.
Bir kavga var içimde, ona karar istiyorum.
Bir mecnûn var içimde, ona zincir istiyorum.
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü,
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü,
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara,
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü.
"Ruhunun yorgunluğu varlığının bir parçası oldu çoktandır." (s. 12)
Dünya Ağrısı'nda beni ziyadesiyle etkileyen cümlelerden bir tanesi bu cümle. Hem hangimize zaman zaman böyle olmuyor ki? Her anını sürur içinde geçiren birileri var mı ki?.. Galiba yok.
Esere gelecek olursak derin bir melal hâli hâkim. Başkahramanımız Mürşit;
Bu hayat sadece bir yol,
bense bu yolda bir yolcu.
Yolun kenarındakiler han,
içindekiler ise hancı.
Bu hayatta sevmek en büyük sancı.
Aşk yok ise eğer; yol ile han yalan, yolcu ve hancı yalancı.