Böyle bir belirsizlikte olmak, bir geleceğe sahip olmamak çok ağır, ileride başıma ne geleceği hakkında hiçbir fikrim yok. Geçmişe bakmak da dehşete düşürüyor.
Çünkü boş vakit ve güvenlik herkesçe paylaşıldığında, yoksulluğun serseme çevirdiği geniş kitleler okuryazar olacak, kendi başına düşünmeyi öğrenecek, o zaman da hiçbir işe yaramadığını fark ettiği ayrıcalıklı azınlığı ortadan kaldıracaktı...
Koca Tanrı'nın ektiği bu bahçede ağaçlar hep aynı tür meyveler veriyordu. Bu ağaçların meyveleri de arada bir yere düşüyor, düşünce de hemen üzerine basılıyordu.
Bu baskı yönteminden kurtulabilmemiz için sana ihtiyacımız olacak. Senin gibi bir delikanlıyı OTOMATİK PORTAKAL'a dönüştüren yönetime yaşam hakkı tanımamalıyız. Hükümetin yalan yere böbürlenmesine dur demenin zamanı geldi...
Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir.
Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu?
İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki...
O sesler de kayıp, içim bomboş artık
Daha mı yalnızım? Hayır!
Mutsuzluk uyuşturuyor, umudun kıyısız tarafındayım
Ben asla ağlamam, sadece gözlerim dayanıksız