Bir ömrün kıyısında; biri kendini Suzan diye tanıtan bir yanı hiç sevilmemiş Derya, diğeri mutsuz evliliğini bitirmiş evliyken bile hep yalnız kalan Ekmel Bey..
Birinin evden çıkmaya bahanesi diğerinin sohbete bir nefes ihtiyacı vardı. Ekmel Bey’in verdiği ev ilanı ile kesişti yolları. Her ne kadar kesişse de aslında ikisi de bambaşka yollardaydı.
16 Kasım Cuma başlayıp 10 Aralık Pazartesiye kadar süren her gün bir parça kendini yitirişin günlüğü Suzan Defter..
“Ad vücudu var kılar.”
“Bir ev nedir? diye düşündüm: kardan yağmurdan korur insanı, penceresi vardır, dışarıya bakarsın, ama dışarıda değilsin, hem hayata aitsin hem kendi fanusundasın.”
“Okyanusun içinde kendi soluğunu tüketerek kaybolan bir denizaltıdır ev, canlılar geçer pencerenin önünden, su götürür yeryüzünü.”
“Yaşamak her şeye rağmen bir iz bırakmaktır yeryüzünde. -Ben de yaşadım, sizin kadar!-“
“‘Mutlu ailenin tarifi üç aşağı beş yukarı aynıdır’ derdi, ‘ama bir de mutsuz ailelere bak, hiç biri birbirine benzemez.’”
“Öyle parçalanmışız ki artık daha fazla parçalanmak ölmek demek.”
“Hayat, bir iz bırakmaktır.”
“Ayrılmak, gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır, yanar durursunuz kül olana kadar.”
“-Ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz.
-Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?
-Ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz.
-İyi ya, boş değildi kucağım.
-Ama yandınız, kül oldunuz.
-Ama vardım, kül bunun kanıtı.”