Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanların iyi niyetle birbirlerini ziyaret etmeleri insanlık görevidir.
Genç kızlara...
Aileni veya bayan arkadaşlarını ziyaret etmek istediğinde,ziyaret için uygun gün ve saati seçmeye özen göster. Bazı zamanlarda ziyaret güzel bir davranış olurken,bazı zamanlarda ise -aileyi ve arkadaşları bile- ziyaret etmek pek uygun olmaz. Ziyarette külfetsiz,tahammül edilebilir ve sempatik ol. Zahmet verici ve çekilmez biri olma. Boş konuşan,sözü uzatan biri de olma. Konuşmalarının tamamı,hem senin hem de karşındaki kişinin istifadesine yönelik bir fayda taşısın. Gıybet,laf taşıma,dedikodu gibi amaçsız sözlerden uzak dur.
Reklam
Kim o?...
Bu konuyla ilgili çeşitli espriler de anlatılır. Bunlardan biri Müzzi'nin "Tehzibü'l-Kemal"inde, Zehebi'nin "Siyerû a'lâmi'n nübelâ"sında büyük hadis âlimi Ebû Nuaym Fazıl b. Dükeyn'in biyografisinde geçer. Söz konusu olay şöyle olmuştur: " Ebû Nuaym esprili biriydi. Bir gün kapısı çalındı. Ebû Nuaym içeriden 'kim o?' diye seslendi. Kapıdaki: 'benim.' Diye cevap verdi. Ebû Nuaym "Ben de kim?" Dedi. Kapıdaki: Âdemoğullarından bir adam" dedi. Bu söz üzerine Ebû Nuaym kapıyı açtı,adamı kucaklayıp öptü ve: "Merhaba,hoş geldin! Yeryüzünde onun neslinden hiç kimsenin kalmadığını zannederdim." dedi :Dddd
kim o?
Kapıyı çalıp,içeriden "Kim o?" denildiğinde,seni tam olarak tanıtan açık ismini söyle. "Biri,ben,bir Allah kulu" vs deme. Çünkü bu sözler,Kapıyı açacak kişi için Kapıyı çalanın kimliği hakkında bir anlam ifade etmez. Kapısını çaldığın kişi nezdinde sesinin tanıdık olmasını bu tür cevaplar için kendine dayanak yapma. Zira sesler ve konuşma biçimleri birbirine benzeyebilir. Kapısını çaldığın her insan,senin sesini tanımayabilir veya ayırt edemeyebilir. "Hz. Peygambere geldim,kapısına vurdum. 'Kim o?' dedi. 'Ben' diye cevap verdim. Bu cevabına hz peygamber 'Ben... Ben?!' diyerek tepki gösterdi. O bu sözüyle cevabımdan hoşnut olmadığını göstermek istemişti."
…Daha çok öğrendikçe evrene, hayata ve bütün bunların ortasında kendi hayatına daha çok hayran oluyordu.(…Hayatın içinden büyük bir şey yakalayıp bunu hikayesinin içine hapsetmeye çalışmıştı…bunu fark ettiği anda farkındalığı sona ermişti…)
Aşk, insanı bir hedefe yöneltir, hayatın eşyaları içinden çekip çıkarır ve şimdi anlıyorum ki, en sonunda dünyanın sırrına doğru götürür.
Reklam
Acının içinden geçmek..
Kendini hayatın zorlukları üzerine çıkarmış, yaşamın bataklığında kurtulmuş, kötü denetimlerden kazanç elde edecek ve bunun sonucunda kendini yüceltecek gücü bulmuş bir insan, hayatın iyi ve kötü yanlarını anlar.
Sayfa 21 - Olimpos YayınlarıKitabı okuyor
Zile aralıklı olarak üç kez bastıktan ve "müsait olsaydı mutlaka açardı" kanaatine varılacak kadar bir süre bekledikten sonra kapı hâlâ açılmamışsa,oradan derhal ayrıl. Zira hazreti peygamber sallallahu aleyhi vesellem: "Herhangi biriniz bir yere girmek için üç kez izin ister de kendisine izin verilmezse, artık oradan ayrılsın." Buyurmuştur. Kapıyı/zili çalıp,açılmasını beklerken,açıldığında içerisini görecek şekilde kapının tam önünde değil;sağında veya solunda dur. Çünkü hazreti peygamber sallallahu aleyhi vesellem,birinin kapısına geldiğinde kapının tam önünde durmaz,sağ veya sol tarafında dururdu.
Onunla birlikte hayatın, kendi hayatımın bütün çağlarının içinden geçiyordum.
Sayfa 22
Zile nasıl basılmalı?
Bir kadın,İmam Ahmed b. Hanbel'e geldi. Din hakkında ona bazı konuları sormak istiyordu. Kapıyı biraz sert çalmıştı. İmam Ahmed kapıyı açarken,bir yandan da: "bu polislerin kapı çalmasıdır!" diye söyleniyordu. Bazı sahabîler vardı ki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin kapısını tırnaklarıyla çalıyorlardı. Bu türden hafifçe kapı çalmalar,ev halkı kapıya yakın bir yerde oturuyorsa yapılması gerekendir. Fakat ev halkı,kapıya uzak bir odada oturuyorsa,bu durumda sertliğe kaçmayan; fakat kapının sesini de içeridekilere duyurabilecek şekilde çalmalıdır. Kapıyı veya zili çalarken ,her iki çalma arasında az denemeyecek bir zaman aralığı olmalıdır. Bu süre abdest alanın güzelce abdestini tamamlayabileceği,namaz kılanın namazını sükûnetle kılabileceği,ağzında lokma olanın lokmasını acele etmeden çiğneyebileceği kadar bir zamandır. Bazı âlimler,her iki çalma arasındaki bu zaman aralığını,kapının çalındığı esnada namaza henüz başlamış birinin dört rekatlık bir namazı kılabileceği kadar bir süre olarak belirlemiştir.
Reklam
Abdullah b. Ömer'in hizmetçisi Nâfi şöyle anlatıyor: "Abdullah,ergenlik çağına ulaşan çocuklarını odasından ayırır; izin almadıkları sürece yanına girmelerine izin vermezdi." İbn Cüreyc,Atâ b. Ebû Rebâh'ın şöyle dediğini anlatıyor: "İbn Abbas'a: "Kız kardeşlerimin odasına girerken izin almalı mıyım?" diye sordum. Bana: "Evet,almalısın." dedi. "Onlar benim evimde ve himayemde yaşıyorlar. Onların geçimlerini de ben sağlıyorum." dedim. Bana: "Onları çıplak olarak görmek hoşuna gider mi?" Dedi ve şu âyeti okudu: "Aranızdaki çocuklar ergenlik çağına girdikleri zaman da,öteki yetişkinlerin yaptığı gibi ,[her defasında evinize veya odanıza girmek istediklerine,] sizden izin alsınlar." Ardından şöyle dedi: "Girmek için izin almak,herkese farzdır." İbn Mesûd: "Kişi,babasının annesinin,kız ve erkek kardeşlerinin odalarına girmek istediğinde izin alır."
Önce izin
İmam Malik "Muvatta" adlı hadis kitabında Atâ b. Yesar'dan Mürsel(Tabiinin,hadisi dinlediği sahabeyi atlayarak doğrudan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemden işitmiş gibi rivayet ettiği hadis) olarak şu hadisi rivayet eder: "Bir adam,Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi veselleme: "Annemin odasına girerken de izin almalı mıyım?" Diye sordu. Hz. Peygamber: "evet" ,cevabını verdi. Adam: "Ben onunla aynı evde yaşıyorum." dedi. Hz Peygamber: "odasına girerken ondan izin al." buyurdu. Adam: "Ben onun hizmetini görüyorum." dedi. Hz. Peygamber: "yine de izin al. Onu çıplak görmek ister misin?!" Buyurdu. Adam: "Hayır!" dedi. Hz Peygamber: "Öyleyse odasına girmeden önce ondan izin al." cevabını verdi.
''Kimseyi ilgilendirmeden hayatın içinden geçip gitmek; kimse dinlemeden konuşmak, merhamet uyandırmadan acı çekmek, yani, daha sonra kendisinin gerçekten yaşadığı gibi yaşamak.''
Sayfa 119 - Can YayınlarıKitabı okudu
Eve geldiğini içeridekilere hissettirmek
Eve geldiğinde,evde bulunanların gelişinle korkmamaları ya da ailesine güvenmeyip onları ani baskınlarla denetleyen biri durumuna düşmemek için yanlarına girmeden önce geldiğini içeridekilere hissettir.
Eve giriş ve çıkışlarında,evde bulunan aile üyelerine İslâm'ın selamı olan "Esselâmû aleykûm ve rahmetullahi ve beraketûh" sözüyle selam ver. Ve sakın bu selâmı, "günaydın,iyi sabahlar,merhaba" gibi başka selâm sözleriyle değiştirme. Zira senin İslâm'ın selâmı yerine bu tür sözleri kullanman,selâmın zamanla unutulup yok olmasına yol açar. Halbuki "esselamû aleykûm ve rahmetullahi ve beraketûh" selâmı,İslâm'ın vazgeçilmez bir sembolü ve Müslümanlar arasında bir paroladır. Ebû Hûreyre (Radiyallahu anh) şöyle anlatır: "Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Bir topluluğun yanına giderken selâm verin. Oradan ayrılmak istediğinizde de selâm verin. Zira gelirken verilen selâm,ayrılırken verilen selâmdan daha üstün değildir."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.