Yormuştu yolculuk. Yataklı kompartımanda da olsa tren yolculuğu zordu. Hele bir de üzerine iki gün sürmesi, yolculuğun zorluğuna bir taraftan sıkıcılık da ekliyordu. İşte bu yüzden yanına alabildiği kadar kitap almıştı Vecihi.Etrafını izlemekten sıkıldığı anlarda imdadına yetişiyordu ak sayfalarıyla aydınlanmanın ışıksız fenerleri.
Akıl hastanesinde kalan o sarışın, zayıf kız akordeonunu çalarken hep aşkını düşünüyormuş meğer. Çaldığı bütün parçaları onun hayaline adıyormuş. Gözlerinden anlamıştım zaten. Başka türlüsü mümkün değil. İnsanın ancak aşkı için şarkı söylerken gözleri bu kadar parlar. Hele bu kadar solgun bir yüzle şarkı söylerken birden değişiveriyorsa. Bir enstrüman çalmayı sırf bunun için isterdim.
Reklam
Ey gönül! Hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş. Var ise de gönülden anlayan sırdaş bulunmuyormuş. Eğer bilge isen şu dünya için asla gam çekme ve tut ki dünya diye bir şey de zaten yok imiş.
Sayfa 262Kitabı okudu
Kimsesizim, hısmımdɑ yok hɑsmım dɑ, Görünmezim, cismimde yok resmim de, DiI üzmezim, tek hece vɑr ismim de, Bɑrınɑğım gönüI denen yer benim… Benim ɑdım ɑşk...
ŞE-LALE Şe-lale bak hele, Akar durursun o yükseklerdeki makamından, nihavent şarkılar eşliğinde... Ben ise; aşağıda hüzzam... Şe-lale bak hele, Sabah güneşi göstermemişken yüzünü, kendi kendime dedim ki; Gökyüzüne açılan her pencerenin görünen kısmı; Pencerenin büyüklüğü kadardır. Ve "Penceren kadardır ay ışığın" ..... Peki neden bu karanlık? Zihnimde çalan bu saba makamı şarkı... Kumruların dilinden... N.K.(Feryad-ı naz)
................ LAR ............... ları ilk kullanmaya başladığımda; bir arkadaşımdı bana atfen; konuşturdun yine, ............... ları demişti. Konuşturmuştum, evet!
Reklam
1.000 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.