Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"1957'de yayımlanan 'Syntactic Structures' adlı kitabıyla N.CHOMSKY dilde söz dizimine ağırlık vermiş, yapısalcılığın yeni bir doğrultusu olan üretimsel dilbilgisi'nin temellerini atmıştır."
Sayfa 23
"XI. yüzyılda Karahanlı Türkleri arasında yetişen KAŞGARLI MAHMUT, bugünkü ölçülerimize göre de çok değerli bir Türkoloğ İyi bir sözcükbilimciydi. Onun anıtsal kitabı Divanü Lügat-it-Türk'ün değeri yalnızca, gününün Türkçesi üzerinde bize sunduğu bilgilerde gelmiyordu."
Sayfa 19
Reklam
“Dünyayı dil ile keşfettiğim için dili dünya sandım” J.P.Sartre
Sayfa 71
Ül- / Ülüg-Ülgü(Ölçü)-Üleş / Kısmet-Hisse-Pay
Ölçü Düşüncenin dil aracılığıyla tutarlı şekilde yürümesi de bir yöntemi gerekli kılar. Yöntem ise her hâlükârda bir ilkeler dizgesidir. Düşünce düzleminde her ilke bir ölçütler düzeneği üzerine oturur. Ölçütler, bütüne bağlı değerlerin somutlamış göstergeleridir. Bu göstergeleri bir yönüyle salt bilgi olarak değerlendirebilirz. Yani
Sayfa 151 - Post Kitap, Divan Edebiyatı Vakfı Keyfiyet Mahfili Türkçe Araştırmaları: 1, 1. Baskı, İstanbul 2020, TÜRKÇENİN ÖLÇÜSÜ
"Üçgen ruh, zihin ve bedeni simgeler!" dedi Pisagor. "Dik bir üçgen iseher yönden kendini tamamlamış olan bir insandır. Bu kutsal üçlü ancak tek bir canlıda toplanıp var olabilir: İnsanda. İnsan eğer tamamlarsa kendini kutsala dönüşür. İnsanın kendi üzerinde yaptığı bir simyacılık işlemidir bu. Değersiz madenden altına dönüştürmektir kendini. İnsan eğer tamamlarsa kendini,aslında o dik bir üçgendir. Her yönüyle kendini tamamlamış, özel, ilahi bir ücgendir o. Ve eğer öyleyse... Eğer gerçekten öyleyse..." Pisagor başını bir hışımla yukarıya, yıldızlarla dolu olan gökyüzüne kaldırdı: "O halde insan karelerle de çevrelenmelidir de. Çünkü ilahi olan her şeyde adalet vardır.
M1
Eski Yunan'da, dilin düşünce ile ilgili yönleri ve sorunları üzerindeki çalışmalar Aristo'dan önce olduğu gibi, sonra da sürdürülmüştür. Sözcüklerle nesneler arasındaki ilişki konusunda çok uzun süren tartışmalar, dilbilimde birbirine karşıt iki görüş halinde belirmekte, bu iki ayrı görüşün temsilcileri analojistler ve anomalistler adıyla anılmaktadır. Analojistler dilin, doğanın bir sunusu, doğal, temelde kurallı ve mantığa dayanan bir varlık olduğuna inanıyorlar; anomalistler bunu reddediyor, dil yapısının kuralsızlığı ilkesini benimsiyorlardı.
Sayfa 18 - Dilbilim Tarihine Bir Bakış.
Reklam
_Tüm özü düşünmekten başka bir şey olmayan ve var olmak için herhangi bir yere gereksinimi bulunmayan, herhangi maddesel bir şeye bağımlı olamayan bir töz olduğumu anladım. _Tanrı ben olsaydım tanrının varlığına inanabilirdim. _Zihinde hiçbir şey yoktur ki daha önce duyularda olmuş olmasın. _Yanılmış olabilirim, altın ve elmas diye aldığım
Seven sevdiğine tabi olacak. Seven sevdiği için gerekirce serden olacak, mecnun olacak. Seven sevdiğine konuşmasıyla, yemesiyle, hareketleriyle, her yönüyle benzemeye çalışacak. Öyleyse bizler kendimizi bir gözden geçirelim. Var mı bizde Muhammedî bir kalb, gönül, göz, dil...
İnşallah kelimesi, kullanıldığı bağlam veya bağlamlar itibariyle günlük dilde sıklıkla kullandığımız bir ifade formudur. Geçmişte yapıp ettiğimiz her şey Allah'ın izin vermesiyle mümkün oldu. Şu anda yapıyor olduğumuz da Allah'ın izin vermesiyle yapılmakta, gelecekte yapıp edeceklerimiz de Allah'ın izin vermesiyle olacaktır. Ne ki geçmişte ve şimdide yapılanlar, onların gerçekleşmesi için insanın gücünün dışındaki diğer etmenlerin vücuduyla oldular ve oluyorlar. Fakat gelecekte yapıp eyleyeceklerimiz için insanın gücünün dışındaki etmenlerin vücudu ve devamı kuşkuludur. Ayette de yer verildiği haliyle örneğin “bunu yarın yapacağım”” dediğimizde, evrenin yarın O işi yapacağımız ana kadarki tüm hâlle rinin devamına güç yetirebilme iddiasına bir şekilde eklemlenmiş oluruz. Böyle bir iddiayı taşıyarak bu cümleyi kuruyor olmasak bile en azından evrenin sürekliliğini sağlayan bir iradeden gafil oluşumuz, bir yönüyle hem incitici hem de bencilcedir. Elbette bu düşünce, insanın içinde yer aldığı evrenin işleyişine kendini bir şekilde kattığı ve yaşamının onlarla beraberliğini kavradığı anda zarafetini gösterir. Çünkü gelecekte yapıp eyleyeceklerimiz hususunda kullandığımız kesin dil, sadece dışımuzdaki iradenin yok sayılması anlamına gelmez aynı zamanda varlık üzerinde egemen bir konumda bulunduğumuz anlamına da gelir. Dolayısıyla “inşâallah”sız bir dilin, kibrin elinde biçimlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Varlık içinde hem onun bir parçası hem de ilahi
..Çünkü, Türk demek; dil demektir. Türklüğün en temel taşı Türkçe'dir. Türk, Türk'üm diyen ve her yönüyle, her şeyden önce Türkçe konuşandır
144 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.