Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Aleck'in bilimsel koleksiyonlarına ve değirmende kazandığı zafere rağmen, Melville Bell oğlunun okuldaki vasat durumundan hoşnut değildi. Büyükbaba Bell 1862 yılında dul kalınca Melville, genç Aleck'i bir yıllığına onun yanına, Londra'ya göndermeye karar verdi. Doğum günlerinin (3 Mart) aynı olması nedeniyle ikisi arasında
Tübitak Yayınları - I. Bölüm - "Bilimsel Çalışmaya Hazırlık"
RENK DUYUSU
Renk Duyusu (...) Kırmızı, mavi ve yeşil temel ışık renkleridir. Diğer bütün ışık renkleri bu üç temel rengin karışımından elde edilebilir. Temel renk kavramını kullanarak, renkleri nasıl algıladığımızı açıklayan çeşitli renk algılama kuramları vardır. Bunlardan en tanınmışı Young-Helmholtz kuramıdır. İlk olarak Thomas Young tarafından
Reklam
Alman fizyolog ve fizikçi Hermann von Helmholtz kulağın bir frekans çözümleyicisi olarak çalıştığını göstermişti. Daha yakın zaman dilimi içinde yer alan araştırmalar koku alma duyumuzun da osmik frekanslar adı verilen frekanslara bağlı olduğunu göstermiştir. Bekesy'nin çalışması ise derimizin titreşim frekanslarma karşı duyarlı olduğunu açıkça göstermiş, giderek tat alma duyumuzun da bir frekans çözümleyicisi olarak çalışmakta olduğu konusunda bazı kanıtlar elde etmiştir.
Hermann Von HELMHOLTZ
"Bilinen bütün doğal kuvvetlerin ortak bir özelliği şudur: İş yarışma yapma kapasiteleri fiilen yaptıkları iş ölçüsünde tükenir. ... Bütün evrende var olan iş yapabilen bütün kuvvetlerin toplam miktarı değişmez ve onların bütün değişimleri süresince sabit kalır. Doğadaki bütün değişimlerin özeti şöyledir: Kuvvet, biçim ve konum değiştirebilir ancak miktarı değişmez. Evren, her zaman için, herhangi bir olayla değişmeyen, ne artan ne eksilen, ve oluşan her değişimi besleyen bir kuvvet deposuna sahiptir."
Sayfa 456 - TÜBİTAK Popüler Bilim KitaplarıKitabı okudu
Hermann von Helmholtz, müzikal algılamayı anlatırken, bir bütün oluşturan seslerin analiz edilerek ayrıştırılabileceğini ama bütünü oluşturan seslerin aslında bir araya geldiklerinde özgün nitelikler olarak duyulduklarını, bundan dolayı da birbirinden ayrılamaz bir bütünü oluşturduklarını ifade eder. Burada bireşimli algılamalardan bahsetmektedir. Bu da tüm müzikal anlamın analiz edilemeyen özüdür. Böylesi sesleri, insan yüzleriyle karşılaştırır ve onları da aynen insan yüzlerini tanıdığımız gibi kişisel bir yolla tanıdığımızı söyler. Kısacası seslerin ve melodilerin, kulakların fark ettiği yüzler olduklarını, bu yüzlerin sıcaklık, duygusallık ve kişisel bir ilişki içinde fark edildiklerini anlatmaktadır. Onlar sanki aşina olunan kişiler, kişiliklerdir.
Sayfa 229 - YKY
20 öğeden 16 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.