Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
300 syf.
8/10 puan verdi
"Yüründü. Anıt Kabir'e doğru: Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni (!) savunuyoruz. (...) Söylemem akıllılık mı, aptallık mı? İşte söylüyorum. Başımız sıkışınca Atatürk. Atatürk yetiş! Bu kısır döngü, içine sıkışıp kaldığımız bu akvaryum ne zaman aşılacak? Bir yandan onun açtığı kapıdan geçmeye kalkıyor, daha geçerken iki çelme üç namluyla geri
204 syf.
1/10 puan verdi
şimdi size saçma sapan bir sürü şeyden bahsedeceğim. konuya girmeden önce uyarımı yapayım ve kimseden "bu kadar gereksiz şeyle çaldığın değerli vaktimi geri ver" tepkisi almayayım dedim.
başlığına, konusuna ve yazarın pedagog olmasına aldanıp okumaya başladığım bir kitap oldu. ilk 100 sayfaya kadar o kadar da sorunlu değildi sanırım,
432 syf.
9/10 puan verdi
Sorunun Cevabını Arayanlara...
Öncelikle şu şekilde bir giriş yapayım kitapta beğendiğim yerler gibi anlamakta zorluk çektiğim kısımlarda bulunmakta lakin bu zaten insan olmamız hasebiyle herkesin alt yapısı ve ilgi alanına göre de şekilleniyor.
Kitabın yazılışını Caner Taslaman'dan dinleyecek olursak ;
"Birisi "Neden Müslümansın" diye sorar ve
İnsan sadece kendi mutluluğunu, iyiliğini isterse kısacası bencillik yaparsa mutlu olabilir mi?
peki mutsuzken, tüm ümitlerin yitirildiği, hayattan beklenti kalmadığında, yaşamanın anlamı kalır mı?
Yalnız ve çıplak geldiğimiz bu dünyadan yalnız ve çıplak olarak ayrılacağız. Ancak bunu unutup da sahip olduklarımızı, maddi-manevi her şeyi sadece
Çok sıkıldım, hadi biraz kötülük yapalım.
Hakan Günday, 24 yaşında çıkarmış bu eseri. Bizim vize, final, mezun olma heyecanı diye kendimizi yırtıp ağladığımız zamanlar adam neler ortaya koymuş neler. Bana bu eseri bir cümleyle özetle deselerdi, hayata küsmüş iki gencin anlamsızlıklarına anlam aramaları olurdu. Tabi bu anlam arayışları bazı noktalarda kanımı dondurmama sebep oldu. Mesela
#kahvelikitaplaaryorumluyor
Uzun bir zamandır distopya üzerine bir kurgu okumamıştım. Bu kitap kelimenin tam anlamıyla ilaç gibi geldi. Bu türü okumayı özlemiştim ama böylesine sağlam ve akıcı bir biçim de olmuş olması da benim için çok iyi oldu. Yazarın anlatımı betimlemeleri, yarattığı karakterler ve birbirlerine olan uyumları da çok iyiydi. Hiç ısınamadığım bu karakter olmamış dediğim bir karakter olmadı. Kötü karakterleri bile sevdim.
Bir evren ve nükleer saldırıdan dolayı bir çok kişi mutasyona uğramış. Bu sebeple de bundan etkilenmeyen ve 18 yaşını doldurmuş kız ve erkekler kobay, damızlık olarak kullanılıyor. Yani şehrin ayakta kalması ve oradaki insan ırkının devamının sağlanması gerekiyor. Bunun içinde saydığım potansiyele uyan gençler toplanarak Leydi Marcilus'un da emriyle saraya götürülür. Ufak bir açıklama yapayım burada, Leydi 'nin zekasına hayran kaldım. Ve her ne kadar kötü olsa da halkından sakladıkları ve yaptıklarıyla sevdim onu.
Şimdi konumuza dönelim, burada damızlık olarak seçilen Victor ve Aurora bu iki gençte aslında birbirini tanıyordur ve aralarında olan ilişki de göz önünde bulundurulursa yarışma da ne yapacakları merak konusu. Yarışma yapılmasının şöyle bir amacı var; güzel kız ve yakışıklı erkek seçilerek bu ikisinden dünyaya gelecek olan çocuklar bu halkın ırkını ve soyunu devam ettirecektir. Bu sebeple de kusursuz olmak zorundalar.
Kurgu olarak yazarın bizlere aktarışı o kadar iyiydi ki hiç abartısız söylüyorum Aytuğ ne yazsa okurum.
Distopya türünde en severek okuduğum kurguydu.
Kesinlikle de tavsiyemdir.
