Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne çok düşmanla savaşmak zorundaydık: İtilaf Devletleri'nin Anadolu'yu işgal için gönderdikleri ordular, İstanbul hükümetinin milli mücadeleyi bastırmak için kurduğu Hilafet ordusu, yüzyıllardır birlikte yaşadığımız halde düşmanla el ele veren Ermeni çeteleri, kendi benliklerini milli mücadelenin üstünde görüp düzenli orduya başkaldıran çete liderleri ve İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri'nin kışkırtmaları sonucu Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde başgösteren isyanlar.
İnsandaki hareketlilik isteği, insanın kendi özünden kaynaklanmaktadır. Çünkü insan yaratılışının yeryüzündeki hilafet görevini yerine getirmesinin bir gerçeği de hareket etmesidir. Çünkü yeryüzünün imarı ve ilerleyebilmesi için bu hilafet, hareketliliği gerektirir.
Reklam
‘’Efendiler, bilirsiniz ki, İslam aleminde taa Abbasilerin ilk hilafet devresinden itibaren Muhammed dininin en yılmaz savunucusu, en yıkılmaz kalesi Türk olmuştur. İşte bunun içindir ki, Haçlılar en azgın hücumlarını, en şeytani siyasetlerini hep Türklere ve hilafetin Osmanlılara geçtiği zamandan sonra da hep Osmanlı Türklerine yöneltmiştir: Hristiyanlar İslamın nurunu söndürmek için Türk gücünü ezmek, Türk kılıcını kırmak istediler.Lakin efendiler, İslamın o ilahi nurunun söndürülmesi nasıl insanın iktidarı dahilinde değilse, Türklerin, bu ilahi kavmin ezilmesi de o kadar tabii imkan haricindedir.Yok, muvaffak olamayacaklar! Türk bu sefer de İslami Doğu’yu müdafaa edecek, ataletlere, hıyanetlere, ihanetlere rağmen muvaffakiyetle müdafaa edecek ve bu müdafaa sayesinde yalnız İslami Doğu değil, bütün Doğu, bütün mağdur memleketler, Batı’nın mezaliminden kurtulacak! Belki Batı kendisi bile bir avuç zalimenin elinden kurtulacak!’’
''Ne garip bir durumdaydık. Bir taraftan Hilafet kuvvetleri halka musallat olmuştu. Bir tarafta Kilikya’da Fransız kuvvetleri halkı öldürüyor, diğer yandan Yunanlılar etrafı yakıp yıkıyor, adam öldürüyordu. Nihayet, İstanbulda’ki İtilaf kuvvetleri de halkı eziyordu. Adeta, Garbin hakikat halde, Şark’a ‘’sopa siyaseti’’ tatbik ettiklerini ve ‘’Kahrolsun Türkler’’ diye bağırdıklarını duyuyor gibiydim. Türklerin kendileri de aralarında boğuştukları için, Milletin Ateşle İmtihanı’nın en korkunç anlarını yaşıyorduk.''
“Bismillahirrrahmanirrahim! Müminlerin Emiri Ali’den Müminlerin Annesi Ayşe’ye” diyerek başlıyordu mektup. “Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, Muhammed'i âlemlere kurtarıcı, peygamberlere tanık olarak gönderdi; Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun! Sen Peygambere zevcelikle yücelmişsin, Allah Yusuf Peygamberin masumiyetini rüyalarla, senin masumiyetini ise ayetle ortaya koydu. Sana bahşedilen bu onuru unutma. Halife Osman Allah’ın kendisine takdir ettiği kadere razı oldu ve şehadete direnmedi. Müslümanlar hilafet konuusnda ayrılığa düştüler. Birbirleriyle çekiştiler. Andolsun Allah'a ki Arabın, bu işi, Peygamber'den sonra Ehlibeytinden alacağını, benim Halifeliğime engel olacağını hatırıma bile getirmedim. Fakat bir de baktım, gördüm ki halk, filân kişiye biat etmekte; elimi çektim; sonunda insanların dinden döndüklerini, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Muhammed'in dînini iptâle kalkıştıklarını, halkı buna çağırdıklarını görünceye dek dayandım. Fakat bu işe giriştikleri zaman, İslâm'a yardım etmezsem onda bir gedik açılacağından, onun yıkılacağından korktum; çünkü bu musibet bana, az bir gün sürecek, sonra serap gibi yitip gidecek yahut bulut gibi dağılıp yitecek olan hilâfetten, size Emir olmaktan mahrum kalmaktan da daha büyük olacaktı. Bu olaylar sırasında kalktım, işe giriştim; sonunda batıl yok olup gitti, din, olduğu gibi karar etti. BEN AYŞE İLK KIYAM KİTABINDAN
Bütün bunlar bilindiği halde hala Osmanlılar dönemine cehalet ve karanlıklar asrı deniliyorsa bir kasıttan söz edebiliriz. Osmanlı'yı bunca güzelliğe,temizliğe,güzel mimariye ve ilme değer vermeye sevk eden şey,Osmanlı olmaları değil,İslam'dı. Bugün Osmalı'yı kötüleyenler Osmanlı oldukları için değil,Müslüman oldukları için kötülemektedirler. Diğer milletleri hilafetten uzaklaştırmak için böyle yapıyorlar. Osmanlılar peygamber ve sahabenin döneminden sonra Müslümanlara İslam aleminin yaşadığı en izzetli,en şerefli ve huzur dolu asrı yaşattılar.İşte bu yüzden Osmanlı'yı kötülüyorlar.(Fehmi Şinnavi,Hilafet:Modern Arap Düşüncesinin Eleştirisi)
Reklam
...İşte Atatürk'ün başarısı tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır.O, kendinden önceki Osmanlı reformistlerin yanılgısına düşmeyerek,''Batılılaşma'' yerine önce ''tam bağımsızlık'', sonra ''çağdaşlaşma'' demiştir. Önce halkın demokratik katılımıyla bir Kurtuluş Savaşı vermiş, sonra halkın demokratik katılımın önünü tıkayan saltanat, hilafet, din istismarı gibi engelleri ortadan kaldırmış, sonra da halkın eğitimi ve bilinçlenmesini amaçlayan çağdaşlaşma hareketiyle topyekün kalkınmayı başlatmıştır. Bu nedenle Atatürk, ne ülkesini ekonomik bakımdan esir durumuna düşüren 1838 antlaşmasına imza atan 2.Mahmud'a, ne kayıtsız şartsız bir batılılaşma öngören Tanzimat Fermanı'nı ilan ettiren Abdülmecid'e, ne ülkeyi Duyun-u Umumiye idaresine teslim eden 2.Abdülhamid'e, ne de Alman emperyalizmine güvenerek Turan ellerinde gelecek arayan Enver Paşa'ya benzer. O , bütün bu tarihi kişilerin ve daha fazlasının hatalarından aldığı derslerle geleceğin Türkiye'sini sağlam temeller üzerine kurmuştur. Başka bir ifadeyle Atatürk'ün başarısının sırrı, Osmanlı'nın son 200 yılına damga vuran padişahların ve devlet adamlarının yanılgılarını tekrarlamamış olmasıdır.
Hilafet
Hilafet siyasi iktidar olmadan var olabilir mi? İslam tarihinde kukla hilafet;Selçuki hanedanı ve Abbasiler , sonra İlhanlılar ve Abbasiler ve nihayet Memluklular ve Abbasiler ikilemi gibi örneklerle yaşamıştır. Ama bin yıllık hilafet bu örneklerle uygun bir kurum değildir. Devlet ve devlet reisi olan yerde halife vardır. İslam tarihinde tek hilafet devri de olmuştur;Dört Halife devri, Emeviler devri ve 16. yüzyıldan sonra bir süre Osmanlılarda olduğu gibi... Bunun dışında "halife" unvanını taşıyan hükümdar ve hilafet iddialı birkaç devlet her zaman vardı, doğrusu da buydu. Çünkü hilafet ruhani bir kurum değildir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.