Gövdesi gövdem olmuştu, bir türlü ayıramıyordum onu benimkinden. Canlı yadsımasıydım usun.
Aklını böyle yitirmenin ne olduğunu bilmeyenler atsın bana ilk taşı. Aşktan başka yurdum yoktu artık benim.
Seni unuttuğum zaman, bu çeşit başka hikayeler geçince başımdan, aşkın unutuluşu olarak anacağım seni. Unutmanın korkunçluğu olarak düşüneceğim bu hikayeyi. Şimdiden biliyorum bunu.
Kadın:Demek bu yüzden böyle iyi konuşuyorsun Fransızcayı?
Erkek: Bu yüzden. Fransız Devrimi’ni okumak için.
( Erkeğin siyasal tutumunu kesinlikle belirtemeyiz. Hemen yaftalanır çünkü. Ama şunu da unutmamalı ki, ancak bir solcu söyleyebilir az önce söylediklerini. )
Hiroşima üzerine konuşmak kolay değil. İnsan ancak Hiroşima üstüne konuşmanın ne denli güç olduğunu konuşabilir. Hiroşima bilinci a priori sunulan örnek bir aldanış sanki.
Umutsuz bir aşk. Nevers’deki gibi öldürülmüş bir aşk. Bu yüzden unutulmaya mahkum. Bu yüzden sonsuz. ( unutma eyleminin kendisi tarafından bizzat korunur.)
Akıl gibi bir şey delilik de. Açıklanmıyor. Tıpkı akıl gibi. Geliyor, iyice sarıyor seni, o zaman anlıyorsun. Ama geçip gidince de, bir türlü anlayamıyorsun ne olduğunu.
Zaman geçecek. Yalnız zaman.
Sonra bir zaman gelecek.
Zaman gelecek. Bizi birleştiren şeyin ne olduğunu bilmeyeceğiz. Yavaş yavaş silinecek anılarımızdan bu bağın adı. Sonra tamamen kaybolacak gözden.
Ta başından beri.
Bir gün karşıma çıkmanı bekliyordum hep.
Sessizce, sonsuz bir sabırsızlıkla bekliyordum seni.
Yut beni. Beni kendi suretinde öyle çarpıt ki senden sonra kimse anlamasın bunca arzunun nedenini.
Yalnız kalacağız sevgilim.
Sonu hiç gelmeyecek gecenin.
Gün hiç kimsenin üzerine doğmayacak bir daha.
Hiçbir zaman. Bir daha asla. Nihayet.
Öldürüyorsun beni.
Öyle iyi geliyorsun ki bana.