“..Onların yüzüne baktığınızda yuvarlak birer rende görüyorsunuz. İçleri delikli ve hiçbir şey taşımıyor. Fakat yaklaşırsanız sizi parça parça edebilirler. Temkinli olmalısınız!”
Leslie Farber’in, çağımızın “bozuk irade çağı” olarak adlandırılması gerektiği iddiasını aktarmıştım. Peki bu bozuk iradenin altında yatan nedir?
Buna bir yanıt önerirken kendi atılımımı yapacağım. Altın da, bir hissizlik durumu, kayıtsızlığa çok yakın bir durum olan, insanı umutsuzluğa sürükleyen hiçbir şeyin önemli olmama olasılığının yattığına inanıyorum.
İşte buradayız. Yani Dünya'da. Kalbimizi, parçalanana kadar harcadık. Bütün duygularımızı sömürdük. İşte buradayız. Dün ya'da. Egomuzu, bizi yutana kadar besledik. İşte buradayız... Dün ya'da. Yumruklarımızı sıktık, yumruklarımızı geçirdik. Beğenmediğimiz bütün işlerden istifa ettik. İşte buradayız. Dünya'da, Aşık olduk, çok aşık olduk, fazla âşık olduk. Tükettik. Duygularımızın sonuna geldik. Son kullanma tarihi geçti. Bozuk bir tadı var artık duygularımızın. İşte buradayız. Dünya'da. Sahi, neden buradayız? Dünya'da?