Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir Aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir Kız oğlân nâzı nâzın şehlevend âvâzı âvâzın Belâsın ben de bilmem kız mısın oğlân mısın kâfir Ne ma'nâ gösterir duşundaki ol âteşin atlas Ki ya'ni şule-i cansuz-ı hüsn ü ân mısın kâfir Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-i giribânlar Aceb bir şûha sende âşık-ı nâlân mısın kâfir Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler Nesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir Şarâb-ı âteşinin keyfi rûyun şul'elendirmiş Bu haletle çerâğ-ı meclis-i mestân mısın kâfir Niçin sık sık bakarsın öyle mirât-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayrân mısın kafir Nedim-i zârı bir kâfir esir etmiş işitmiştim Sen ol cellâd-ı din, ol düşmen-i îmân mısın kâfir
Güzel fıkraymış...
1257 yılında Erbil şehrini savunmak için, Cengiz Han’ın toru­nu ve Han Magu’nun kardeşi Hulagû Han yönetimindeki kuv­vetlerle bir meydan savaşında, Kürtler 20.000 Moğol’u öldür­müşlerdi.
Reklam
Hülagû Han
Tanrı, atamız Cengiz Han'a, oğluna seslenmiştir.
Sabahattin Aliden eski dostu Atsıza
Mektebde aceb kim tanımaz Mir-i Nihâl’i Bâzûsu kavî Türkçülüğü hayli yamandır Almıştır Oğuz Beyliği fermânını lakin Öz kendini farzetdi Hülâgû-yı zamandır Âşıklığı reddeyledi âşıklara güldü Hey yavrucuğum gel de benim şapkamı kandır Bir kere nazar kılsa tanır esnâfı esnâf Âşık değilim ben! Diyerek eyleme boş laf”
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Ceyş-i gam Dicle gibi etti akın hısn-ı dile Geldi gûşişle Hülâgû yine Bağdâd’a medet
Bağdat'ın 1258 yılındaki ele geçirilmesinden hemen sonra, Cengiz Han'ın torunu Hülâgû (1256-1265), Urmiye Gölü'nün yaklaşık 30 km. güneydoğusunda bulunan Meraga kentine yerleşti ve orada evrensel bilgin Nasîreddîn et-Tûsî'nin idaresinde özel olarak inşa edilmiş yapısıyla büyük bir gözlem evi kurdurdu. Moğol döneminde Meraga önemli bir Hristiyan nüfusa sahipti ve Bizans idaresinde bulunan Karadeniz kıyısındaki Trapezun'la (Trabzon) ve bu şehir üzerinden Konstantinapol ile canlı bir ilişki içerisinde bulunuyordu. Bu şehirlerle olan münasebet, Hülâgû'nün ardılı Abaka Han (1265-1282) 1265 yılında Tebriz'i başkent ilan ettiğinde daha da büyüdü. Evrensel bilgin Reşîdeddîn Fadlallâh -et-Tabîb (ö. 1318) burada İlhanlı Gâzân (1295-1304) ve Olcaytu (1304-1316) idaresi altında vezir-i azam olarak çalıştığı dönemde Tebriz önemli bir bilim merkezine dönüştü. Düşünce tarihinin en önemli şahıslarından olan Reşîdeddîn, döneminin sadece efsanevî bir şahsiyeti olmakla kalmadı, aynı zamanda Tebrizi, doğudan ve batıdan gelen bilginlerin bir vatanı ve farklı kültür temsilcilerinin buluşma noktası gördükleri bir dünya kenti ve bilim-sanat merkezi yaptı. Bize ulaşan eserleri kentin kültürel ve bilimsel hayatına ilişkin canlı bir tablo sunmaktadır.
Sayfa 211 - Timaş
Reklam
200 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.