İyi para kazanmak, iyi bir hayat sürmek, mutlu olacağı aidiyetler kurmak, kolay ulaşılabilir anlamların peşine düşmek ve bütün bunların sonunda maddi-manevi tatmin olmak gibi ihtiyaçları vardı.
Tarık Tufan'ı Tuhaf dergisindeki yazılarıyla tanıdım. Kaybolan okuduğum ilk romanıydı. Kitap gerçekten kendi adıma çarpıcıydı ve yıllardır aradığım fakat bulamadığım bir türün çatısı altındaydı: Psikolojik Kurgu.
Kitabın karakterleri tam manasıyla karakterdi, gerçekçiydi bu açıdan. Yazar yüzeysellikten gayet uzaktı. Bir karakter 'neden böyle
Gaça Gaç’ta Büyükbabam temelinde incelendiğinde yazarın büyükbabasının hayat hikayesinin anlatıldığı bir roman fakat yazar sadece büyükbabasının hayat hikayesini anlatmakla kalmıyor aynı zamanda onunla beraber toplumsal ve kültürel değişimi de anlatıyor. Bunu detaylandırmak gerekirse yazarın büyükbabası(Hoca) eski Türk boylarında birisine mensup.
Öğrencilerinize, yüksekokulların diploma atölyesi değil, etrafa ışık saçan canlı mumların üretildiği fabrikalar, ülkenin zihinsel ve manevi açıdan aydınlanmasını sağlayan merkez istasyonlar olduğunu anlatın.
Kitabın içeriği ve yapısı bende ayrı birer tekabüliyete sahip. Yapısal anlamda ben kitabı biraz yavan buldum. Kitap bir kere önsüzde belirtildiği üzere çok ütopik. Bu ütopiklik paragrafların kurgusuna da yansımış. Kitapta geçen karakterler(Snelman,Yarvinen vs.) Finlandiya’nın toplumsal anlamda sorunlarına değiniyor, tespitlerde bulunuyor ve