İvan Gonçarov’un en ünlü eseri Oblomov’u okumadan okur olduğunu düşünen varsa bir daha düşünsün. Kitabı bitirdikten sonra kendimi okur diye nitelememeye karar verdim. Bir de Oblomov okumamış yazarlar varsa onlara diyecek hiç sözüm yok zaten.:)
Oblomov ve Oblomovluk üstüne ne söylense az gelir, yine de birkaç kelam etmek lazım.
İnsanın fıtratı, mizacı ya da özünde taşıdığı baskın olan tarafı neyse eninde sonunda o yola girecek, öyle ölecektir. Ve değişim içerden başlar, dışardan değil. Öyle olmasa sağlam bir dosta ve tutkulu bir aşka sahip olan Oblomov bu değişimi mutlaka yaşardı. Buna kısaca ‘’Su akar yatağını bulur’’ da diyebiliriz.
Oblomov hepimizin içinde bir yerlerde yaşayan rahat etmek, etliye sütlüye karışmamak, huzur içinde ölmek düşüncesinin ete kemiğe bürünmüş hali. Oblomov’un yaşam sorgusunu içinde yaşamayan var mıdır bilemiyorum.
‘’İnsan ne diye rahatını bozar, olmayacak işlerin peşinde koşar, kendine türlü dert icat eder, sonra da o dertleri çözmek için bir ömür harcar? Halbuki Oblomovluk öyle mi? Kimseye karışma, başkalarıyla zihnini meşgul etme, elinden geldiği kadar rahat yaşa, ye, iç, uyu ve mutlu ol. Nasıl olsa sonlu bir hayatı yaşamıyor muyuz? İster öyle ister böyle?’’
Tabii eserin bir tür doğu ve batı yaşam felsefesi kıyaslaması olduğunu söylemeden olmaz.