Çoğu geceler, salonda başımı dizlerine yaslar, heves ve heyecanla anlattığı hikayeleri dinlerdim. Ne anlattığının önemi yoktu; yanında olup, sesinde huzur bulmak benim için kafiydi.
Bir yabancıya âşık olurdu insan hep. O yabancının dizi dibine yuva yapmak isterdi. Ruhundaki eşsiz dalgalanmaları sadece ve sadece o yabancının anlayabileceğine inanırdı. Maşuku tanıdıkça aşk uçar gider, yerini sevgiye, alışkanlığa, içinde huzur bulunan bir düzene bırakırdı.
“… O gün bugündür, Merkez Efendi türbesinde, güneşli köşelerde, huzur içinde uyuyan beş kedi bulunur. Kedilerin sayısı da isimleri de hiç değişmez; kız olsun, oğlan olsun, beşinin ismi de Sevim’dir.”