"Hz. Ebu Bekir Sıddîk (ra) şunları söylemiştir: 'Şayet Allah'ın Kitabı hakkında bir şeyi kendi reyime göre söylersem veya bilmediğim bir şeye göre söyleyecek olursam acaba hangi yer beni üzerinde barındırır ve hangi gök beni altında gölgelendirir?"
İnsan Yayınları 60
Denebilir ki tarihte ilk defa İslâmiyet, yönetimi ve yöneticiyi kendinden menkul kutsallıklardan tecrit ederek, siyasetin yapımını yönetenlerin icab ve kabulüne, yani rızaya dayandırdı. Hz. Muhammed (s.a.) istisnai bir şahsiyetti, O Allah’tan aldıklarını tebliğ ediyor, ilahi koruma altında vahyin fiili tatbikatını-somut pratiğini gösteriyordu. Onun dünyadan irtihalinden sonra yerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) “seçim”le işbaşına geçti ve ancak biat aldıktan sonra “halife” oldu. İlk zamanlarda ona “Allah’ın halifesi” dendiyse de, o itiraz edip, “Ben Allah’ın halifesi değilim, Rasul’ün halifesiyim” dedi. Hz. Ömer (r.a.) “Rasulün halifesinin halifesi” oldu. Dile ağır geldiği için kısaca yöneticiye sadece “halife, imam veya emir” denmekle yetinildi. Devlet başkanının “Hz. Peygamber’den sonra gelen yönetici” sıfatını kazanması İslâm’da teokrasinin teşekkülüne mani oldu. Yazık ki Muaviye’den sonra Emeviler, Bizans geleneği–Jüstinyen’in sıfatı– olan “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi sultan” unvanını aldılar, Osmanlı padişahları da bunu –Zıllullah fi’l arz– beis görmeden alıp kullandılar.
Sayfa 159 - İnkılâpKitabı okuyor
Reklam
Kulu, kendi sever ve sevdirir, kula muhabbet ettirir. Bir de, kulu kendisi sever ve fakat kullarından o kuluna olan sevgisini saklar ve gizler, sevdiği o kulunu diğer kullarına sevdirmez. Bazan olur sevdiğini sevdirir, saydırır. Bazan olur kullarına dövdürür. O kul dövülürken (ALLAH!.. ALLAH!..) dedikçe: (Kulum beni zikrediyor, bana sığınıyor.) der. Hatta, has kullarından Hz. Zekeriya aleyhisselâmı testere ile biçtirmedi mi? Hz. Yahya aleyhisselâmı parçalattırmadı mı? Hz. Nuh aleyhisselâmmı dövdürmedi mi? Hz. İbrahim aleyhisselâmı ateşe attırmadı mı, Hz. Yusuf Aleyhisselâmı kuyuya attırmadı, pazarda köle diye sattırmadı mı? Hz. İsa aleyhisselâmı çarmıha germeğe kasdettirmedi mi? Hz. Meryem aleyhisselâma iftira ve bühtan ettirmedi mi? Hz. Musa aleyhisselâmı anasından ayırıp Nil nehrine saldırtmadı mı? Habib-i edibinin mübarek dişini kırdırtmadı mı? Hz. İmam-ı Hüseyin'i, yetmiş iki yaranı ile susuz şehit ettirmedi mi? Hz. Ebu Bekir'is-Sıddıyk'ı zehirle, Hz. Ömer-ül-Faruk'u ve Hz. Osman'ı hançerle, Hz. Hayder-i Kerrâr'ı yüz bin belâ ile müptelâ kılıp zehirli kılıçla şehid ettirmedi mi? Hz. İmam-ı Hasan'ı zehirle ve daha bir çok âşıkları ve sadıkları zincirle, kimisinin derisini yüzerek, kiminin pâk ve mâ'sum kellesini keserek, kimini ateşte, kimisi suda kendisine alıp vuslât vermedi mi? Muhabbet, işte bazan böyle zuhur ve tecelli eder.
"Benim yeryüzündeki iki vezirim Ebu Bekir ve Ömer'dir." ~Hz. Muhammed (s.a.v)
Hz. Ömer'in Hz. Halid'i görevden alması
Hz. Ömer'in, İslam ordularının komutanı durumundaki Hz. Halid'i görevden almasının hakiki sebebi, askeri inisiyatif ile sivil inisiyatif arasında baş gösteren gerilimdir. Hz. Ömer hilafete gelir gelmez, Hz. Halid'e yaptığı işler konusunda çok daha ayrıntılı olarak kendisini bilgilendirmesini istedi. Halid ise Hz. Ebu Bekir (r.a) döneminde böyle bir uygulamanın olmadığını öne sürerek bu direktifi reddetti. Halife Ömer komutanının bağımsız hareket etmek istediğini anlamakta gecikmedi, ancak hemen harekete de geçmedi ve uygun bir zamanı beklemeye koyuldu. Nihayet Hicret'in 17. yılında Halife Ömer, en başarılı ve en görkemli bir döneminde asker iken Halid bin Velid'i görevden aldı; ona azil mektubunu getiren zat, bütün askerlerin gözü önünde, Halid'in başlığını başından çıkararak kemerini boynuna bağladı. Peki, o büyük insan ne yaptı dersiniz? Hiçbir şey. Sadece emre itaat etti ve bir süre daha bir nefer olarak görevine devam etti.
Ya Rabbi!Bizleri sev! Bizleri sevenlerden eyle! Bizleri sevdir! Bizleri sevindir! Ya Rabbi!Ne Ebu Bekir gibi sadakatli bir duruşumuz Ne Ömer gibi celaletli bir halimiz Ne Ali gibi ilim ve cesaretimiz Ne Hatice gibi vefa ve fedakarlığımız Ne Sümeyra gibi aşk ve sevdamız Ne Nesibe gibi mücadele ve gayretimiz var. Ama ya Rabbi!Eğer senin katında bir değeri varsa kırık dökük bir kalbin,bu kalpte başta Efendimiz (sas)olmak üzere tüm büyüklere karşı bir muhabbeti ve sevgisi var;bu sevginin hatırına kurtuluşu ümit ediyoruz.Hani büyük sahabi Enes bin malik demişti ya:”Allah Resûlünden duyduğumuz;”Kişi sevdiğiyle beraberdir.”sözüne sevindiğimiz kadar başka hiçbir şeye sevinmiyorduk.Çünkü bu söz bizim için adeta bir düğün bayramdı.Bu sözü her ikrar edişimizde diyorduk ki:Bizler Hz.Peygamber’i,Hz.Ebubekir’i(ra) ve Ömer’i(ra) çok seviyoruz. Ya Rabbi!Umduklarımıza nail et,korktuklarımızdan emin kıl. Ya Rabbi!Mahcup etme,ettirme,sevgi iddiaları yüzlerine çarpılanlardan eyleme!
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.