Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim KESKEN

İbrahim KESKEN
@ibrahimkesken
Kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın. ( Hz.Mevlana) İnsanın kendisiyle olan mücadelesinden daha çetin bir mücadele yoktur.
Yedinci Söz
İşte, ey tembel nefsim! Beş vakit namazı kılmak, yedi kebâiri terk etmek, ne kadar az ve rahat ve hafiftir. Neticesi, meyvesi, faidesi ne kadar çok mühim ve büyük olduğunu, aklın varsa, bozulmamışsa anlarsın. Ve fısk ve sefahete seni teşvik eden şeytana ve o adama dersin: "Eğer ölümü öldürüp zevâli dünyadan izale etmek ve aczi ve fakrı beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle, dinleyelim. Yoksa, sus! Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân kâinatı okuyor, O'nu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve O'nu vird-i zeban edelim. Evet, söz O'dur ve O'na derler. Hak olup Haktan gelip hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden O'dur."
Reklam
Kul ile Rabbi arasindaki ilk perde, kulun "nefsi" dir. Bu büyük Rabbani bir hakikattir ve Yüce Allah'ın nurlarından bir nurdur.
Beşinci Söz
Evet en parlak bir mu'cize-i san'at-ı Samedaniye ve bir hârika-i hikmet-i Rabbaniye olan hayatı kim vermiş, yapmış ise; rızıkla o hayatı besleyen ve idame eden de odur. Ondan başka olmaz... Delil mi istersin? En zaîf, en aptal hayvan; en iyi beslenir (Meyve kurtları ve balıklar gibi). En âciz, en nazik mahluk; en iyi rızkı o yer (Çocuklar ve yavrular gibi).

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Üçüncü Söz
Evet insan, nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde; sermayesi hiç hükmünde... Hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde; iktidarı, hiç hükmünde bir şey... Âdeta sermaye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları ve elemleri ve belaları ise; dairesi, gözü, hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. Bu derece âciz ve zaîf, fakir ve muhtaç olan ruh-u beşere ibadet, tevekkül, tevhid, teslim; ne kadar azîm bir kâr, bir saadet, bir nimet olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derkeder. Sözler - 19
Lesley Hazleton: "Dünyada kendine güvenli bir yol çizmiş, orta yaşta saygınlık kazanmış olmanın her türlü getirisi ile artık arkasına yaslanıp keyfini çıkarabilirdi. O hâlde, aşağıda dağların çevirdiği uyuyan şehrin tepesinde yalnız başına oturmuş ne yapıyordu?"
Sayfa 256Kitabı okudu
Reklam
Eğer Nebi'nin (s.a.v)-inanmaksızın-bir ömür yoğun bir şekilde bunları yerine getireceğine inanıyorsanız o halde sizler de inanmıyor olmanıza rağmen bir ramazan ayı yaşayın; bir ay boyunca oruç tutun, namaz kılın ve her gece- mesela saat üçte - teheccüde(gece namazına) kalkın. Nebi(s.a.v) gibi saatlerce namaz kılmanızı da şart koşmuyoruz. Dört rekat kılın, yeter. Gece üçte, yatağınızdan kalkın abdest alın ve kılın. Gün içindeki diğer sünnetleri de şart koşmayacağız.Sadece bu üç ibadeti yapın. Muhakkak kendinizi, bu sorumluluklardan kaçmak için türlü bahaneler uydururken bulacaksınız.
Sayfa 170Kitabı okudu
Kul isen Hakk'a, geçirdiğin her an Vuslata bir adım kala düğündür Yarın o kadar geçki cancağızım Kul olmak için son fırsat bugündür
Siyer bize öğretti ki bu din, mensuplarından iki şey ister: yaşama ve yaşatma! Yaşama temsildir, yaşatma ise tebliğdir. Önce inandığımız değerleri kendi dünyamızda yaşayarak temsil edeceğiz, sonra bunlardan mahrum olanlara hikmet ve güzel üslup ile hakikati anlatmaya gayret edeceğiz.
Sayfa 346Kitabı okudu
Hudeybiye taviz değil, takviyedir. Zillet değil, izzettir. Sadece fetih değil, feth-i mübin yani apaçık bir fetihtir! Fetih nedir? Açmaktır. Peki Hudeybiye neyi açtı? Hudeybiye gönülleri açtı. Toprak fethinden önce yüreklerin fethini, gönüllerin fethini başlattı.
Sayfa 172Kitabı okudu
Unutmayalım, bir şehrin Medine olabilmesi için o şehrin üç esasın hakkını verebilmesi gerekir: tevhit, adalet ve meşveret.
Reklam
Aşk gamıyla perişan olanların katında yara ve merhem aynıdır. İster aç, ister sür. Onların bu halleri ne hoştur! Hakk aşıkları, saltanat talep etmez. Tersine, gerçek dostluk uğruna yoksullukla sabreden dilencidir onlar.
Her şeye rağmen ey bu yolda yürümek isteyen kişi! Önce seni geri getirecek akıl atının sinirlerini tamamen çekiver. Sonra gönül aynasına sık sık bak ve her türlü dilekten adım adım arın! Kim bilir belki bu sayede ilahi aşkın kokusu seni kendinden geçirir ve elest bezmindeki yerini ararsın. İsteğince yürür, makamları kat eder, muhabbet kanadıyla uçarsın. İşte tam da o makamda sana "yakin" görünür. Böylece hayal perdeleri çekilir, Yüce Yaratıcıyla aranda "celal" perdesi kalır. Akıl atına dur demenin vaktidir artık. Dur deyip onu dizginleyense hayrettir.
Statik inançlı ve eylemli olmayacaksın. Dinamik olacaksın. Namazın da meşale olacak , orucun da. Zekatın, haccın da dinamik olacak. İslam entelijansiyasını kuracaksın. İslam sana, et, kemik, deri gibi, hatta ciğer, ilik, kalp, beyin olacak, hatta zeka, zihin ve ruh olacaktır.
Seher vaktinde istiğfar ve zikre devam et. İstiğfar, hemen günahın ardından gelirse onu mahveder ve olmamışa çevirir. İbadet ve ihsandan sonra olursa nur üstüne nur, sevince ek sevinç olur. Allah'ı anmak ise, kalbi dağınık, her parçası bir yanda olmaktan, perişanlıktan kurtarır ve bir noktada bir hedefe dönmüş olarak toplar. Gönlü sıkıntıdan kurtarır, onu sevinçle doldurur.
Hakikatte güçlü insan yoktur. İnsan ya az zayıftır veya çok zayıftır; daha doğrusu zayıflığını az veya çok idrak edenler vardır. Acz ve yetersizliği hissetmenin önündeki en büyük engel, insanı yalancı bir kudrete ve vehmi bir güce sahip olduğuna inandıran, enaniyettir. Sonsuz Kudret Sahibi'nin eksiksiz desteğinden insanı uzaklaştıran bir hastalıktır enaniyet... Enaniyet, ilahi yardımların insana ulaşmasına, inayetin onu kuşatmasına engel olur ve ilahi şefkatle arasında perde olur. İnsan enaniyeti terk edip, zayıflık ve acizliğinin farkına vararak öyle neticeler elde eder ki, kendi gücüyle o sonuçların milyonda birine dahi ulaşamaz. Sezai Karakoç'un "Kalp, yumuşadıkça sağlamlaşır" dediği gibi güç, zayıflıkta saklıdır.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.