Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
NOTLAR Yedinci yüzyılda Müslümanlığın yayılmasıyla Akdeniz limanlarının kapanması, zorunlu olarak, bu faaliyetin çok hızlı bir biçimde gerilemesine yol açtı. 6 Sekizinci yüzyıl boyunca ticaretin durması, tacirlerinin ortadan kalkışını doğurdu ve onlarca ayakta tutulan kent hayatı da aynı zamanda yok oldu. Roma kentleri, piskoposluklann yönetsel
Sınırsız ihtiyaçlar,sınırlı kaynaklar ve temeli Nüfus Yasası
Malthus'a göre insanların üremesi yani nüfus artışı ile yiyecek maddesi üretimi arasında sürekli bir savaş vardır. Daha doğrusu kapitalizmin temelinde var olan "insanın sınırsız ihtiyaçlarına mukabil mal ve hizmetler sınırlıdır" düşüncesi bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Sayfa 56 - Köklü değişimKitabı okudu
Reklam
Hatırlanacağı gibi, Marius bu aşamaya gelmişti. Tutku ortaya çıkmış ve onu amaçsız, dipsiz bir kuruntuya sürüklemişti. İnsan evinden sadece hayaller kurmak için çıkar. Tembel bir yaratıcılık. Uğultulu ve durağan bir uçurum. Ve işsizlik uzadıkça ihtiyaçlar artar. Bu bir yasadır. Hayaller kuran kişi doğal olarak cömert ve yumuşaktır; gevşeyen zihin hayata sıkı sıkı sarılamaz. Bu yaşam tarzında, kötülüğe iyilik karışmıştır, çünkü gevşeklik kötü olsa da, cömertlik iyidir. Ama çalışmayan yoksul, cömert ve yüce gönüllü kişinin işi bitiktir. Kaynaklar tükenir, gereksinimler artar.
Sayfa 156Kitabı okudu
llich, yaşanan küresel sorunların merkezinde gelişmenin yer aldığını savunur. Sağlıklı bir gelecek kurulabilmesi için öncelikle temel sorunlar giderilmelidir. Sorunların başında insanların, temel ihtiyaçlar yerine gelişme yüzünden sınırsız tüketime yön­ lendirilmesi gelmektedir. İnsanlar "yaşamlarını sürdürmek için çalışmak" yerine, modernizmin oluşturduğu "ortak varlıkları" kaynaklar, "istekleri" de ihtiyaçlar olarak algılamaya, isteklerini alabilmek için çalışmaya başlamıştır. İsteklerin sınırsız, kay­ nakların ise kıt olması, insanları sürekli daha fazla çalışmaya yönlendirmektedir.7 Buna göre Illich'e göre endüstri sonrası gelişen ekonomi, kişinin doğal yeteneğini kullanmasını engel­ lemekte ve eşitsizliği arttırmaktadır.
tüketicilerin arzuları kendileri tarafından yaratılmamakta, amacı daha önceden varolmayan ihtiyaçlar yarat­mak olan reklamcılık ve satıcılık teknikleriyle suni olarak oluştu­rulmaktadır. Dolayısıyla, istekler tatmin edildikleri sürece dayan­ maktadır. Galbraith buna "bağımlılık etkisi" (dependence effect) demektedir. Ona göre pazar süreci müsriftir, çünkü kaynaklar bi­reylerin istemediği, ancak onları satın almaya ikna etmek için büyük paralar harcandıktan sonra satılabilecek malların üretimine tahsis edilmektedir.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ve işsizlik uzadıkça ihtiyaçlar artar. Bu bir yasadır. Hayaller kuran kişi doğal olarak cömert ve yumuşaktır; gevşeyen zihin hayata sıkı sıkı sarılamaz. Bu yaşam tarzında, kötülüğe iyilik karışmıştır, çünkü gevşeklik kötü olsa da, cömertlik iyidir. Ama çalışmayan yoksul, cömert ve yüce gönüllü kişinin işi bitiktir. Kaynaklar tükenir, gereksinimler artar.
iş Bankası kültür yayınları
Reklam
İnsan evinden sadece hayaller kurmak için çıkar. Tembel bir yaratıcılık. Uğultulu ve durağan bir uçurum. Ve işsizlik uzadıkça ihtiyaçlar artar. Bu bir yasadır. Hayaller kuran kişi doğal olarak cömert ve yumuşaktır; gevşeyen zihin hayata sıkı sıkı sarılamaz. Bu yaşam tarzında, kötülüğe iyilik karışmıştır, çünkü gevşeklik kötü olsa da, cömertlik iyidir. Ama çalışmayan yoksul, cömert ve yüce gönüllü kişinin işi bitiktir. Kaynaklar tükenir, gereksinimler artar.
Sayfa 156 - Cilt IIKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
]•[ İnsanların zorunlu yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak güce sahip olmaları birinci derecede önceliklidir. Yaşamsal sorunları giderilmemiş insanların yaşamsal olmada ikinci derece öneme sahip ihtiyaçlarına bu sebeple sıra gelmez. İnsanlar kitap okumuyor diye sık sık eleştiri yaparız. Şunu düşünmeyiz! Kitap okuyabilecek kadar rahat mı? Okuduğunu anlamasına engel içinde sorunları var mı? Yaşamsal zorunlu ihtiyaçlarını karsılamakta zorlanan bir insana kitap okumak ve kendini geliştirmek zul gelir. İlk insan ile bugün ki insanın arasında ihtiyaçlar bakımından hiçbir bir fark yoktur. Farkı üreten sömürgeci zihniyetin insanların zorunlu yaşamsal ihtiyaçlarını gideremeyecek boyutta kendilerine muhtaç bırakılmış olmalarıdır. Kaynaklar kıt değil ihtiyaçlarda sömürgecilerin yaygarasını yaptığı gibi sınırsız değil. Sorun kaynakların tekellerin, sömürgecilerin eline geçmiş olması ve paylaşmakta bilinçli bir şekilde adaletsiz kalan dünya ekonomik düzeninin kendisidir. En büyük ihtiyacımız sevgi, saygı, huzur olmasına rağmen neden bu ihtiyaçlarımızı gideremiyoruz? Ekmeğe muhtaç insanlar bu ihtiyaçlarını giderebilir mi? İnsanları ekmeğe kim veya hangi zihniyet muhtaç bıraktı?
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
49 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.