Sen sarf ettiğin çabadan sorumlusun sonuçtan değil.
Tahrip daha kolaydır; tamir daha zordur. Mehmed Akif’in muazzam bir şiiri var ki:
~
“Gel yıkalım Süleymaniye’yi desen iki kazma kürek, iki de ırgat gerek. Hadi yapalım geri şunu desen bir Sinan gerek bir de Süleyman.”
~
Şu ahir zaman hengâmı içerisinde imanın getirdiği çok hafif fakat getirdiği muazzam bir maddi,manevi huzur, kalp rahatlığı yerine,
zahirden lezzetli gibi görünen ama gerçekte zehirli bal gibi olan şehevani sevmeler, hevesler ile bize akıbeti göstermeyen hedefler ile yüksüz görünümlü koca bir yükü omuzluyoruz.Hem bu dünyada hem sonsuz diğer alemde bize nur olacak, ebedi saadeti verecek iman meselelerini de geri plana atıyoruz, yani tahrip ediyoruz. Çünkü görünüşte daha basit, daha zahmetsiz. Fakat içten içe belirsizlikler, acılarla hayatı yaşamaya çalışıyoruz, olmadı kendimizi farklı meşgalelere boğmaya çalışıp sarhoş etmeye çalışıyoruz. Maksat vicdanın ve fıtratın ahiret, ebedi alem, ne olacağım gibi meselelerini soran bu yerleri susturmak. Fakat çok hafif bir ibadet sorumluluğu, kalbi her korkudan emin eden tahkiki bir iman kuvvetini alsak ...her türlü korkudan emin olacağız. İşte imanın insana verdiği maddi-manevi kuvvet budur. Tahrip etmek yerine her birimiz birer tamir edici olmalıyız. Önce kendi imanımızı tamir ve takviye sonra da diğer imanlara tamir ve takviye olmalıyız.
Kederin ve ümitsizliğin muazzam bir gücü vardır.
'Ölmedi,' dedim, `fakat her an ölebilir.'
'Şu baldırı çıplakların bedenlerinde de ne
kuvvet oluyor!'dedi kadına hayretle bakarak.
'Kederin ve ümitsizliğin muazzam bir gücü vardır, 'diye karşılık verdim.
Sözlerime önce güldü, ardından kaşlarını çattı. Ayağıyla sandalyemin yanına bir sandalye çekti. Hizmetçi kadina dışarı çıkmasını söyleyip alçak sesle şöyle dedi:
'Doktor, kardeșimin bu marabalarla başı belaya girince sizden yardım istemeyi önerdim. Büyük üne sahipsiniz ve gelecekte servet sahibi olacak bir genç olarak çıkarlarınızı korumak konusunda dikkatli olacaksınızdır diye tahmin ediyorum. Burada gördükleriniz burada kalsın, kimseye
bahsetmeyin.'
Hastanın nefes alıp verişini dinleyerek cevap vermekten kaçındım.
'Bana dikkatinizi bahşeder misiniz acaba' Doktor?'
'Mösyö,' dedim, 'benim mesleğimde hastalarla yapılan görüşmeler daima gizli kalır.' Cevap verirken temkinli davranmıştım çünkü gördüklerim ve duyduklarım beni son derece rahatsız etmişti.
Sayfa 430Kitabı okudu
Bence şeytan ve Allah diye kainatta iki kuvvet yoktur. Hepsi, her şey bir tek hakikatin, bir tek kudretin görünüşü. Cüz ve fertlerden en muazzam güneşlere kadar, insandan, göze görünmeyen böceklere kadar hep bir tek yaratıcı kudretin eseri. İyi-kötü, güzel-çirkin, Allah, şeytan bunlar icat edilen isimler. Hepsinin arkasında kendi kendine halk etmiş olan ve mütemadiyen halk etmekte olan bir kudret var... O, o.. kainat denilen perdeye gölgelerini aksettirmek için yaratmak fiilinde devam eden Halik... Adı Allah, Rab, ne olursa olsun. Nurunun en parlak, en ezelî olduğu bir yer, sırrının makesi bir tek şey vardır: Aşk!
Sayfa 85
