Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ses hiç kesilmeden sürüyordu. Winston bir an kendine geldi ve ötekilerle birlikte bağırıdığını, topuklarını var gücüyle iskemlenin basamağına vurduğunu fark etti. İki Dakika Nefret'in en korkunç yanı, insanın katılmak zorunda olması değil, katılmaktan kendini alamamasıydı. Otuz saniye sonra en küçük bir zorlamaya gerek kalmıyordu. Tüm topluluk, elektrik akımına kapılmışçasına, ürkünç bir kin ve nefretle azgınlaşıyor, öldürme, işkence yapma, yüzleri bir balyozla yamyassı etme isteğine kapılıyor, insanlar ellerinde olmadan yüzleri kaskatı kesilerek çılgınlar gibi bağırıp çağırıyorlardı. Ama yine de, duyulan öfke, bir pürmüzün alevi gibi bir nesneden öbürüne yöneltilebilen, soyut,kimseyi hedef almayan bir duyguydu.
halksız şehirler değil kris, şehirsiz halklar çok halklar, çok şehirsizler, çok moral bozucu son günlerde çok kelimesini çok kullanıyorum her yıl yeni modelleri çıkıyor melankolinin içimden bir ses gelmiyor, hayır bazen geliyor içimden bir ses, sesin dışarıdan geldiğini söylüyor -iki saray odası alana bir saray odası bedava o montu almam iyi
Reklam
Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Hz. Hüseyin Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce'nin hatırına. En Yüce'nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu, Hüseyni bir nikâh. "Kerbela, bir feryattır. İkiyüzlülüğe, kaypaklığa ve arkadan vurma alçaklığına karşı bir feryat... Yüzüstü debelenen bir feryat değil, izzetle yükselen bir feryat…" Bizim imanımızın kısır kalmasının en asli sebebi, İslam'ı, Hz. Muhammed'i, Ali'nin yolunu ve Hüseyin'in direnişini tanımamamızdır. Onlara karşı bir "aşkımız" var ama "şuurumuz" yok. "Muhabbet" var ama "marifet" yok. Kerbela, yetmiş iki yiğidin ağlamasıdır. Sanmayın ağlayışları ölüm içindi. Kerbela, yetmiş iki yiğidin feryadıdır kulaklarda çınlayan. Sanmayın korkudur feryadın sebebi, feryat hak uğrunda ölmenin gür sesidir, inanan kalplerde. Feryat, mazluma umut, zalime korku salmanın çığlığıdır sindirilmiş duygularda. Hüseyin'in kesip koparılan bir kolu çakallar yesin diye Irak çöllerine atılmıştır. Başsız bedeni Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye Şam'da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Peki ya Hüseyin'in ruhu nerededir? Nerededir Hüseyin? Gecenin gelinciği kan içinde. Geleceğin umudu bir çığlığa hapsedilmiş. Sıyrıl ey sırrın sesi! Ses ver sessizliğimize. Neredesin ey Hüseyin?
sızıydı ada’m bir adada sona erdi yolum onlarca savaştan sonra iki durgun ırmağın birleşip deniz olmaya karar verdiği yerde iki martıya ve sarp bir kayaya ev sahipliği yapan dingin bir adada rüyamda “git ve fethet” diyen ses orada geceler tez biter elâdır demişti dağınık durmalıyım bu gece diyordu saçları nefesim gezinirken sarp kayada anladım gece neden kısadır gözleri tanyerinden önce ağardı öyle bakma bana eririm bakışlarını alıp gideceğim bir yer yok unuturum kazandığım onca savaşı esirin olurum Lâ (Cem Mehmet Eren)
480 syf.
·
Puan vermedi
İkinci kez elime aldığım bu kitabı nihayet bitirdim. Okuyan arkadaşlarımın kitabın sonu ile ilgili düşünceleri 'daha sonra mı okusam' diye düşündürse de ;) İskender Pala'nın kendi kurgusuyla yazılmış bir kitap değil. Müzayededen satın aldığı el yazması bir kitabı dilimize çevirmiş. :) El yazması kitabın adı 'Yek Cinayet Şast u Şeş Sual (1 Cinayet 66 Soru)' ama 'yazar neden Katre-İ Matem demiş' diye aklımdan geçirdim. Sayfalar ilerledikçe kitabın adının nereden geldiği bölümü notlarımın arasına eklemiştim bile. Lale nasıl yetiştirilir, lale nasıl olur da insanda bu denli bağımlılık yapar, ..... Öylesine önünden geçtiğim ve fotoğraf çektirdiğim lalelerin anlatıldığı kitapta çok yerin altını çizdim (çizdim dediysem, not aldım). Ancak sonuna geldiğimde kafamda soru işaretleri oluşmadı değil. Benim için keyifle okuduğum bir kitaptı, sonuna artık takılmıyorum. Kitapla beraber bir Osmanlı geleneğini de öğrendim. Kapılarda iki tokmak bulunurmuş. Bunun sebebi; ev ahalisinin kapıya gelen kişinin erkek mi, kadın mı olduğunu anlamak için.. Bu şöyle oluyor ki............... ;)
Katre-i Matem
Katre-i Matemİskender Pala · Kapı Yayınları · 202222,3bin okunma
Ara sıra olur. Cigara dumanlarıyla dolu, boğucu, kalabalık bir odada, birbirlerine uzak kimselerin rastgele sürüklendikleri bir odada, bir akşamüstü, her şey kalakalır; bıçak-çatal seslerinden başka ses duyulmaz olur. Herkes, garip bir suçluluk duygusuyla ses çıkarmamaya çalışır elinden geldiğince. Ev sahibi ayağa kalkar, son bir atılımla geceyi kurtarmaya girişir; soğuk bir şaka yapar, sıradan bir olay anlatır, ya da bilinen bir fıkrayı yineler ama ne olursa olur, bir başka şey boşalır ansızın, sanki herkes, bu sıradan, ucuz ortaklaşmayı bekliyormuşçasına koyverir kendini; bir ağızdan gülüşülür. İşte o anda, daha önce hiç karşılaşmamış iki kişi, anlatılmaz bir çekime uyarak başlarını kaldırır, göz göze gelirler. Ağızlarından aynı sözler çıkmak üzeredir, oysa ağızlarını açmazlar, bakışlarını kaçırırlar. Ne var ki, o değişiklik olmuştur bile; bir ırmak gibi, bir çöl gibi doğal bir sınır çizgisi, onları odadaki kalabalıktan ayırıvermiştir. Birbirlerini tanıyorlardır..
Reklam
Almanya'da Offenbach kentinde bir restoranda tacize uğrayan iki kadına yardım eden Tuğçe Albayrak tacizcilerin saldırısına uğradı. Aldığı darbeler yüzünden 11 gün yoğun bakımda kalan Tuğçe hayatını kaybetti. Erkek şiddeti ve egosu Tuğçe'nin yaşamının sonlanmasına sebep oldu. Tuğçe'nin cesareti hepimize daha fazla ve daha güçlü ses çıkarmamız gerektiğini hatırlattı. Her an, her yerde uğradığımız tacizlere dur diyecek olan yine bizleriz! ‪#‎tuğçealbayrak‬ Almanya'da Offenbach kentinde bir restoranda tacize uğrayan iki kadına yardım eden Tuğçe Albayrak tacizcilerin saldırısına uğradı. Aldığı darbeler yüzünden 11 gün yoğun bakımda kalan Tuğçe hayatını kaybetti. Erkek şiddeti ve egosu Tuğçe'nin yaşamının sonlanmasına sebep oldu. Tuğçe'nin cesareti hepimize daha fazla ve daha güçlü ses çıkarmamız gerektiğini hatırlattı. Her an, her yerde uğradığımız tacizlere dur diyecek olan yine bizleriz! #tuğçealbayrak
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.