Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İttihat ve Terakki, kendisine hasım iki padişah arasında (Abdülhamit ve Vahdettin) ancak Sultan Reşat 'la sürekli bir diyalog kurabilmiştir. Bu da dokuz yıl kadar sürmüştür (28 Nisan 1909-3 Temmuz 1918). Abdülhamit İttihat ve Terakki'nin doğumunu ve örgütlenmesini,Vahdettin çözülmesini ve ölümünü görmüştür. Sultan Reşat ise gelişmesine tanık olmuştur.
Eğer birine kızdığımız zaman iki şahit bulup o adamı mahkum ettirmek mümkün olsa, Türkiye Cumhuriyeti'nde iki laf etmeye imkan kalmazdı. Bereket ki adaletin şiârı bir tek hakikate on tane yalancı şahitten daha çok kıymet vermektedir.
Reklam
Bunu da harf devrimini savunanlara ithaf ediyorum :)
Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin bilgeliği ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetierin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler. XIX. asrın sonu ve XX. asrın başında bu iki ülke ben­zer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk,
Sayfa 25 - Fide Yayınları | PDFKitabı okuyor
Lloyd George, 26 Şubat'ta Avam Kamarasında, İstanbul'un Türklere bırakılması kararının sebeplerini aşağıdaki şekilde açıkladı: 1918 Ocak ayında "Türkiye'nin payitahtından ve ahalisinin çoğunluğunu Türk teşkil eden Anadolu'daki ve Trakya'daki zengin ve önemli arazisinden mahrum edilmeyeceği" hakkındaki sözlerim, o zaman bütün partilerce tasvip edildiğine göre bugün "Bir taahhüt" hâline gelmiş gibidir. Beni o tarihte bu şekilde konuşmaya götüren iki sebep olmuştu. Bunlardan birisi, İngiliz işçisinin bizi "Harp gayelerini takip ve tespite davet etmesi, ikincisi de Hint Müslümanlarının Osmanlı İmparatorluğu'na karşı duydukları sempati idi". Çünkü Hindistan valisi tarafından gönderilen ve 1919 Mayıs'ında, Paris Barış Konferansı'nda da dikkate alınan raporda "İslam hissiyatı fevkalade teessür içindedir, İslam münevverleri, Türkiye'nin mühim zayiata uğramasına şimdiden hazırlanmışlarsa da İstanbul'dan çıkarılmasına asla razı olamazlar" denilmekte idi.
1920 yılının ilk ayları, Türkler için önemli ve çok heyecanlı olaylarla doludur ve bu olayların en önemlilerinden birisi, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bu yana bir yıl iki ay geçtiği halde Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki hükümlerini hâlâ verememiş bulunan İtilaf Devletlerinin, bazı kararlar alabilecek ve bunları Türklere tebliğ edebilecek bir ortam içine girmiş olmasıdır. Öteki önemli olaylar ise, 12 Ocak 1920'de İstanbul'da, Türkiye hakkında verilecek bütün kararları, millet adına kabul veya reddetme yetkisi taşıyan aynı zamanda "Kuva-yı Milliye'nin" amaçlarını benimsemiş olan bir parlamento açılmasıdır. Bu parlamentonun cesur tutumundan ve Kuva-yı Milliye'nin gittikçe güçlenmesinden rahatsız olan İtilaf Devletlerinin; Osmanlıların her işine karışmalarıdır; kabine üyelerinden bazılarını istifa ettirmeleri ve sonunda İstanbul'u işgal ederek parlamentoyu dağıtmalarıdır.
Ve son perdenin son tablosu Sadr-ı sabık Mahmut Şevket Paşa merhumun haremi Selime Dilşad Hanıma hidemat-i vataniye tertibinden maaş bağlanması hakkında kanunla kapanmıştır. Tasarı her iki mecliste de tartışmasız kabul edilmistir. Kendisini çok hırpalamış olan Mebusan ve İttihatçılar, anısı önünde saygı ile eğilmişlerdir.
Reklam
İran nasıl bir ülkedir ki Cumhurbaşkanı öldüğünde hem Türkiye'deki seküler kesim hem İslamcı kesim, İran Cumhurbaşkanının ölmesine seviniyor? ✓ İran'ın yani Şia mezhebinin temelde iki sapık görüşü vardır: 1.: Hazreti Ayşe annemize zina suçu atmaları. İslam tarihinde İfk hadisesi olarak geçen bu olay bizzat Kur'an tarafından
Gerçekçi bir gözlem, bir toplumda sosyalistlerin te mel atabilmelerinin sadece işçi sınıfının sayıca çokluğuy- la veya üretim güçlerinin gelişkinlik derecesiyle bağlantılı olmayıp o toplumun siyasî örgütlenmesiyle dinî örgüt- lenmesi arasındaki ilişkiye çok şey borçlu olduğunu bize gösterir. Devletle kilisenin kaynaştığı Ortodoks Rusya'da
264 syf.
9/10 puan verdi
Kitabın yorumlarına baktığımda Türkiye'de diğer ülkelerde beğenildiği kadar beğenilmediğini farkettim , kitaba gelen kötü yorum sayısı oldukça fazlaydı... Ben açıkçası kitabı çok beğendim ve kitap bende gerçekten de "normal insanlar" kalıbına uyuyordu.Okunulan ve sevilen diğer kitapların aksine acıklı ve trajik bir son veya gerçek hayatta karşılaşamayacağımız (Sadece romanlarda,filmlerde ,dizilerde karşımıza çıkabilecek) mutlu bir son yoktu bu kitapta. Karakterlerin sorunları günlük hayatta hangi kesim olursa olsun herkesin başına gelebilecek türden sorunlardı.Kurulan diyaloglardaki konuşmalar gayet düşündürücü ve gerçekten düşünen , kaliteli olan varoluşsal sancılar çeken insanların kafa yorup dile getireceği tiptendi. Kitabın 260 sayfada aile hayatlarını,sosyal ilişkileri,günümüz dünyasını çok güzel özetlediğini düşünüyorum.Ergen kitabı vs olduğunu düşünen insanların olmasına şaşırdım açıkçası ben iki karakteri de çok olgun ve akıllı buldum. Günlük hayattaki 19-20 aralığındaki yaş grubuyla kıyasladığımda Marianne ve Connell gibilerinin sayısının oldukça az olduğunu düşünüyorum.
Normal İnsanlar
Normal İnsanlarSally Rooney · Can Yayınları · 20196,2bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.