Bakanlık kariyerine 41 cenazeyle başladı. Balkan harbinden kalma ilkel vagonlara 160 kilometre hız yaptırdılar, ilk virajda 41vatandaşımız sizlere ömür... İstifa edecek misiniz diye sordular. "Niye istifa edeyim, treni ben mi kullanıyorum" dedi.
Bu faciadan 20 gün sonra Ankara' dan İstanbul'a gelen trenle, İstanbul' dan Ankara' ya giden tren, Kocaeli' de kafa kafaya tokuştu, altı vatandaşımız daha sizlere ömür... "İstifa edecek bir şey görmüyorum, her sene karayollarında beş bin kişi ölüyor" dedi.
Henüz 22 yaşındaki oğlunun zeka küpü olduğu, 445 bin euroya gemi aldığı ortaya çıktı. Babasının maaşı iki bin euro bile etmiyordu, oğlu 445 bin euroya gemi alıyordu. Babasına sordular, "ne var bunda, 445 bin euro çok büyük para sayılmaz" dedi.
Türkiye' de herkesin telefonunun yasadışı yollarla dinlendiği ortaya çıktı. Telekulak skandalını önlemek için ne yapıyorsunuz diye sordular. "Dinlenmek istemiyorsanız,
konuşmayın" dedi.
Konya isimli THY uçağı, Diyarbakır' da düştü, 75 kişi hayatını kaybetti, "uçakta teknik kusur bulunmuyor" dedi.
Atlasjet uçağı Isparta' da düştü, 57 kişi hayatını kaybetti, "uçakta
teknik kusur bulunmuyor" dedi.
Sayfa 25 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Hrant Dink, emperyalizmin ulus devleti hedef aldığının farkındaydı. Ermeni ve Kürt meselesinin emperyalizmin çıkarları için kullanılmasına da karşıydı. Birlik ve kardeşlik temelli çözümler istiyordu. "Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru. Bunun dışında ilaç, hekim yok! Diyalog tek reçete! Bunun dışında bir çözüm yok, yok, yok!" diye haykırarak iki toplumunda empati yapmasını önermişti. Hrant Dink 25 Nisan 2006'da Malatya'da hem Ermeni meselesinin perde arkası hem de o dönem Türkiye'yi tehdit eden PKK ve Barzani meselesiyle ilgili yaptığı konuşmada ise şunları söylemişti:
"Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi, kendilerini Osmanlının zulmünden kurtaracak sandı. Ama yanıldı. Çünkü onlar geldiler, kendi hesaplarını yaptılar. Çekip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisine bıraktılar. Amerika bu. Gelir o kendi hesabını yapar, işine bakar, iş bittiğinde de çeker gider, ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içerisinde bırakır."
Türklük Irklar Birliği Bir Makamdır
Dünya'da huzurlu yaşamın sağlanması için Türk Birliği şarttır.
Türk dili de haliyle bir dil birliğidir. Yaşayan çoğu dil Türk dilinden üretmiş dillerdir.
Irkçılık, mezhepçilik, dincilik, dilcilik bu birliğin kültürünü bozmaya yönelik emperyalist niyetin üretimi bir çabadır.
Batı'da bu konuda
🎯 Türklük Irklar Birliği Bir Makamdır 🎯
Dünya'da huzurlu yaşamın sağlanması için Türk Birliği şarttır.
Türk dili de haliyle bir dil birliğidir. Yaşayan çoğu dil Türk dilinden üretmiş dillerdir.
Irkçılık, mezhepçilik, dincilik, dilcilik bu birliğin kültürünü bozmaya yönelik emperyalist niyetin üretimi bir çabadır.
Batı'da bu
KUTÜLAMARE ZAFERİ - 29 Nisan 1916-
Türk'ün bu büyük zaferi bambaşka,
Kutülamare ’de geldik biz aşka.
Güvendik Süleyman Askeri Beye,
Varıyor Beyim Kutülamare’ye.
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
Fatma Barbarosoğlu bir Türkiye fotoğrafı için bir davranışlar albümü olarak tanımlamış kitabı. Bilmem daha bir ek yapmam gerekir mi?
Bir seyahatimde okumamın etkisi de bir başka oldu. Kitabın her bir kısmı anlam kazandı gözümde. Yol
ADSIZ ROMAN
“Her ülkenin suçlu olduğu yönler vardır. Ama haklı olan toprağını, yaşamını, hakkını ve özellikle de özgürlüğünü savunandır.”
“Halkı cahil bıraktıkça ve çıkarlar büyüdükçe topraklar da, insanlar da, tıpkı bilgisayar oyunlarında olduğu gibi, oyunu kuranlarca yönetilir, hamleler planlı olarak bir bir devreye sokulur. Senaryoyu
Bugünün Koresi'ne baktığımda, gençliğimin atlaslarında Üçüncü Dünya'nın parçası olduğuna, hatta o zamanki sıralamalarda,daha sonra yarış içinde zarifçe "sollamayı" bildiği Meksika, Arjantin, İspanya, Türkiye, İran, Irak ve Lübnan, Suriye ya da Mısır gibi onlarca ülkenin gerisinde -çoğunun epey gerisinde- yer aldığına inanmakta güçlük çekiyorum. Hele Mısır ile kıyaslama oldukça öğretici. 1966'da, o dönemin dolarıyla, kişi başına gelir Kore'de130 dolar iken Mısır'da 164 dolardı. Elli yıl sonra rakamlar kabaca Güney Kore için 30.000 dolar, Mısır için 2.500 dolar. İki ülke artık"boksta" aynı sıklette değillerdi.
Bizim kaygımız sonu gelen bir dayatmacı zihniyetin yerine ne koyacağımız olmalı.
Sürdürülebilir sömürge düzeni devam edemez.
Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı diyor ki bizim mülteciler ile ilgili geri göndermek dışında bir politikamız yok.
Yalnız İstanbul büyükşehir belediye başkanı ve Ankara büyükşehir belediye başkanı batı ile genel
Türkiye'deki "biz"i değerler kapsamında ele aldığında aklıma hemen şu sözler ya da ifadeler geliyor:
Komşu komşunun külüne muhtaçtır
Bir elin nesi var iki elin sesi var
Tanrı misafiri
Birinin derdi ile dertlenmek
Özellikle mahalle ya da kırsal alanlardaki imece usulü
Ekmeği bölüşüp yemek
Başımın üstünde yerin var
Bu sözlerin aslında hamurumuza işlenmiş içimizde bir yerlerde hala var olan inandığımız değerleri yansıttığını düşünüyorum.
Ters Kanatlı Şahin, bir gayrinizami harp kuruluşudur.Şahin'in iki kanadından düz olup uçmayı sağlayan ve özgürlüğü sembolize eden icracılar demek. Ters olup denge anlamı i taşıyan kanat ise, içlerinde benim de olduğum kurmaylar heyetini sembolize ediyor. Ayrıca, Özgürlük Ters Kanatlı Şahin’in kisa vadeli hedefleri, denge ise Türkiye Cumhuriyetinin uzun vadeli hedefleri anlamına geliyor.
Bilmenizi istediğim bir önemli nokta da bugün temelini atmakta olduğumuz bu yapının, birkaç meseleyi halletmek için degil, uzun soluklu olmak üzere tesis edildigi.