Kitabı okurken sanki ruhum bedenimden ayrılıp yazarın yarattığı dünyayı merak ve heyecanla yukarıdan izliyormuş gibi hissettim. Puslu kıtalarda Uzun İhsan Efendiyle tadı damakta kalan bir yolculuğa çıktım. Beni üzen tek olay son bölümde hiç bitmesin istediğim bir rüyadan hazırlıksız şekilde uyandırılma hissiydi.
Çok küçük yaşta izlediğim ilk tiyatro’nun, yine aynı şekilde beni bambaşka bir dünyaya götüren oyunun adını senelerce (tam 22 sene) hatırlamaya çalışırken kitapta geçen “efrasiyab” adıyla zihnim aydınlandı.
Bana tiyatroyu sevdiren o eserin yazarını okuduğumu farkettiğim anda bambaşka bir bağ kurdum.
Dediğim gibi, bitmesini hiç istemediğim bir rüyaydı.