İlber Hoca'nın engin yaşam bilgisi ve tecrübelerinin çerçevesinde okuyan herkesin mutlaka ama mutlaka kendi hayatlarını iyileştirmek adına çıkarımlar yapabileceği bir eser. Kitabı ben 2019 yılında okurken bir çok satırın altını çizip, bazı bölümleri tekrar tekrar okumuştum. Geçen üç yıllık süreçtede kütüphanemde yer alan bu eseri zaman zaman elime alıp tekrar göz atarım.
Kitap aslında İlber Hoca ile gazeteci Yenal Bilgici arasında yapılan bir söyleşinin kaleme alınmış hali şeklindedir. İlber Hoca, kitapta bir kişinin çocukluktan itibaren hayatın hemen her alanında ihtiyaç duyacağı çözümleri nasıl bulabileceğini örnekler vererek anlatmıştır. Ayrıca kitap içerisinde İlber Hoca'nın tavsiye ettiği yabancı filmlere, klasik müziklere, kitaplara; görülmesi gereken tarihi eserlere tablolar halinde yer verilmiştir. Okuması oldukça pratik ama faydası çok yüksek olan bir kitaptır.
Ben ilk yayın yılında okudum ama keşke hoca bu kitabı daha erken yazmış olsaydı daha genç olduğum yıllarda üniversite öğrencisi iken okumuş olsaydım çok daha fazla yarar sağlardım diye düşündüm. Dolayısıyla beni takip eden ve bu satırlara kadar okuyan genç arkadaşlarıma şiddetle öneririm. Lise ve üniversite yıllarında tekrar tekrar okunası bir kitap...
İlber Ortaylı'nın son kitabını okudum . İlber Hoca kitabının ön sözünü şöyle bitirmiş :
" Yüzünüz her zaman yaşadıklarınızın aynasıdır . Olgun ve bilge bir çehre edinmeniz dileğiyle ..."
"Bu ülke çok büyük insan kaybıyla hayata bağlanmaya
çalıştı. Bu hali bırakın okulda, fabrikada, tarlada,
demiryolunda hissetmeyi, devlet hayatında da çok
hissetmişizdir. Herhangi bir akıllı bakan, çalışacak doğru
düzgün kadro bulamamıştır. İyi ki Hitler’in elinden eğitimli
ve seçkin adamlar kaçtı da Refik Saydam onlarla birşeyler
yapmaya çalıştı. Tabii bir ideolojik körelme de meydana
gelmiştir. Mesela üniversitede hoca olmak yerine, taşrada doktor olup kendini kurtarmak düşüncesi topluma hakim
olmuştur. İdeallerin çapı zayıflamıştır."
Bu kitabı meslek seçimi konusu için okumaya başlamıştım, özellikle meslek seçimiyle ilgili tavsiyelere dikkat ettim ama diğer tavsiyelerin notlarını da aldım. Kitap sekiz bölümden oluşuyor. Öncelikle İlber Hoca hayatı dörde ayırıyor;
"Hayatımız temel olarak dörde ayrılır. 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası." (syf13)
- Araya girerek bir karşılaştırma yapacağım. İlber Hoca da siz de bizim gözümüzde çok geniş bir genel kültüre sahipsiniz. Arada çok temel bir fark var ama. İlber Hocanın bilgisiyle ‘ezen' bir tavrı vardı; insana kendisini bir işe yaramaz, bir şey bilmez hissettiren. Oysa sizin dersinizden çıktıktan sonra gidip sözgelimi bir Yunan mitolojisi okumak hevesi gelir insana.Bir Osmanlı tarihi okumak. Çok önemli bir fark bu.
- Anlıyorum. Hocalıkta önemli olan öğrenciyi özendirmek. Ben de bu adamın bildiği şeyleri bilsem ne iyi olur, duygusu. Bu mümkün. İlber ne yazık ki öteden beri “sizin hiçbir şansınız yok, adam olmanız mümkün değil” duygusu uyandırırdı. Onun bu hakaretâmiz tutumuna rağmen birşeyler yapabilenler de oldu tabii ama sıradan öğrenci için ezicidir İlber'in tavrı. Dil bilmiyorsunuz. Şunu da bilmiyorsunuz bunu da bilmiyorsunuz. İlber biraz kendi bildiğinden fazlasını da biliyormuş gibi yapan bir insandır öteden beri. Ne bileyim doğru dürüst Farsça bilmeden konuşmasının içinde ezberlediği uzun bir Farsça şiiri uygun bir telaffuzla okuyunca herkesin ağzı açık kalıyor ama İlber Farsça biliyor
muydu o zaman? – Hâlâ biliyor mu, emin değilim. O önemli bir fark, yani özendirmek lazım ama özendirirken ezmemek, onların da bir şansı olduğunu hissettirmek...
Entelektüel insanı, yıllarca "Zamane Rönesans Aydını" olarak kabul etmiş ve kendi içimde buna inanmıştım. İlber Hoca'nın entelektüel tanımını ilk okuduğumda garipsedim ama üzerine düşününce akla yatkın bulmaya başladım. Diyor ki: "Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. Örneğin mesleği kimyacılıktır ama coğrafya veya tarihle de uğraşır, resim yapar. Bu iş öteden beri böyledir. Kendi dünyasının dışıyla ilgilenendir entelektüel." Mantıklı, evet ama başta garipseme sebebimi de açıklamak istiyorum: Entelektüel'in ne yapıyor olduğundan çok ne yapması gerektiğine kafa yoran aklım etrafımda onlarca entelektüel olmasını garipsedi. Bir entelektüelin kendi halinde olması, mevcut durumu değiştirmeye çalışmak bir yana bu hayatı suya sabuna ve insana dokunmadan yaşaması fikrine belki de hiç alışamayacağım.
Okumaya başlamadan önce incelemeleri okudum. %50'si kitabı boş bulmuştu, diğer %50'lik kesim ise gerçekten boş yaşadığını fark ederek beğenmişti kitabı. Bu bir kişisel gelişim kitabı ve bu farkındalığı uyandırması bile gelişime bir adım sayılır. Kitapta İlber Ortaylı ne kadar da boş yaşadığımızı tokat gibi vurmuş yüzümüze, saygılar.
Kitap samimi bir sohbet havasında ilerliyor. Söyleşi türündeki bu kitap İlber Hoca'nın bu sohbeti, sizi içine çekiyor. Ama bu da bir gerçek ki, bazı yerleri gereksiz şekilde uzatılmış. Ama boş yaşadığımı 22 yıl sonra bu kitap sayesinde anlayan ben; şiddetle yeni nesile bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar. :)
Tecrübe ve bilgi aktarımı . Eserde İlber Hoca’nın tecrübelerinden ve bilgi birikiminden yola çıkarak özellikle gençlere geleceklerini dolu dolu ve planlı yaşamaları için öğütler verilmiş. Bu kitap kişisel gelişim kitabı olsa da İlber Hoca asla ‘10 maddede başarılı ol’ gibi taktikler verip sizi gaza getirmez. Kitabı bu amaç için alanlar büyük yanılgı yaşarlar. İlber Ortaylı gibi bir tarihçinin hayattan damıttıklarını 20 TL gibi cüzi bir ücrete okumak şüphesiz çok büyük şanstır. Mutlaka okumamız gereken kitaplardandır. Kitabı hikaye okur gibi okuyanlar büyük hata yapacaklardır. İçindeki eserleri not almalı, seyahat hakkındaki rotaları göz önüne almalı, müzikleri dinlemeli, nasihatları irdelemeliyiz. Ayrıca bu kitap yeni yazarlar,yeni isimler,yeni olaylar,yeni kitaplar keşfetmemize vesile olacaktır.
Son olarak eserde çoğu yerin altını çizip, notlar alsam da bir cümle beni oldukça derinden etkiledi.
“Bizde çoğu kişi adaleti kendi işinin görülmesi olarak algılıyor.”
Hayatı yaşama şekli o kadar kişiye özel bir şey ki bu konuda birkaç ana tavsiye haricinde başkasından kopya çekmek zaten mantıklı değil. Kitap ana tavsiyeler dışında genel okuyucuya değil İlber hoca gibi tarihçi akademisyen olmak isteyenlere yönelik olmuş. İlber hocanın kişisel beğenilerinin çokça yer alması ve değerli hocamızla kişisel zevklerimiz ve meraklarımız hiç uyuşmadığı için okumak benim için çok zor oldu.
Kitap öncelikle çok akıcı. Hayat görüşüne ve tecrübelerine saygı duyduğum bir çınarın bir ömür nasıl daha iyi yaşanır konusunda tavsiyeleri. Özellikle gidilip görülmesi gereken yerler konusunda bütün notları aldım ve ilk gidilecek yer olarak Özbekistan’ı işaretledim. Onun dışında ülkemiz konusunda yazdıkları eksikler ve gidiş yolumuz hepimizin içini acıtan konular. Bence belirli bir donanıma sahip herkesin okuması gereken bir kitap. Okurken içinde kendinden bir şeyler bulmak daha eğlenceli oluyor. Zehra Eren’i dinlerken aşağıdaki yorumları okuduğunuzda bir kitabın , bir entellektüelin okur üzerindeki etkisini direk göreceksiniz. İlber hoca Türkiye’de özel hayatını yansıtmadan yaşanabileceğinin ve bu hayatın güzel bir ilham olacağının en güzel örneği olsa gerek. Bu nedenle dinlediği müzik, okuduğu kitap, izlediği film ve gezdiği şehirler bana ilham verdi. Ayrıca hangisini nasıl yapmak gerektiğini çok güzel örneklerle açıklamış. Allah uzun ömür versin ve bizler ondan daha çok ilham alalım. Saygılarımla…
Bu kez farklı ve popüler konularda yazmış hoca. İttihatçılar, balkanlar, Vahdettin... Kıbrıs'tan Filistin'e hatta İzmir işgaline bile değinilmiş. Dili yumuşak anlatım keyifli. Lafın lafı açtığı İlber Hoca sohbetleri gibi birazda. Unutmadan Hocanın her kitabını öneririm tabi...
İlber Ortaylı Hoca bu kitabı harika ötesi. İnsanın hayatının nasıl yaşaması nı kitapta öğütlemiş. İnsan okuyarak araştırarak bazı şeyleri merak ederek, kafasında soru işaretlerini yok etmek için sorunun detaylarına inip incelemesi kaynaklardan çözümü keşfetmesi, çalısıp para kazanması ve parasını kendine yatırım olarak harcaması gerek dil öğrenme olsun gerek güzel bir hayat yaşamak için parayı birikim amacı ile gereksiz harcamalardan kaçınması lazım. Yaş ilerledikçe önce ülkesinin her bir tarafın gezip görmesi, sonra dünya ülkelerine gidip görmesi gerek.
Hadi dünya ülkelerini gidmeyi geçtim biz ülkemizin kuzeyınden güneyine doğusundan batısına gitmeyi yaşadığımız ikamet ettiğimiz şehrin dışına, tatillerde izmir istanbul antalya balıkesir muğla ve buna benzer turıstlik beldeler de denize girmek için parayı böyle harcıyoruz, dil öğrenmeye gelirsek ya komik olacak ama kendi dilimizi tastamam konuşmuyoruz, şiveden dolayı dilimizi de duruluğundan saflığından ayrıştırdık.
İlber Ortaylı hocaya bu kitabından dolayı teşekkür ederim, bilgilerinden faydalandık. Ama hayatımızı bu kitaptakı insan hayatına göre şekil verebilecekmiyiz meçhul, kendi adıma yorum yaptım