Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

C

(...) çünkü seni sonsuzca ve sürekli düşünmek bende senin de beni sıklıkla düşündüğün ve beni beklediğine dair çılgınca bir düşünce uyanmıştı; senin için hiçbir şey ifade etmediğimi, benimle ilgili hiçbir şey hatırlamadığını bilseydim nefes alabilir miydim hiç? Sende beni tanıyan hiçbir şey olmadığını, senin hayatından benim hayatıma kadar uzanan bir örümcek ağı kadar ince, küçücük bir hatıra bağının olmadığını gösteren bakışın karşısındaki o uyanışım, gerçekliğin içine ilk düşüşüm, yazgımı ilk sezişim, ilk algılayışımdı."
Reklam
“— bir genç kızın yüzü, bir kadının yüzü bir erkek için inanılmaz değişkendir; çünkü o yüz, çoğu zaman kâh bir tutkunun, kâh çocuksuluğun, kâh yorgunluğun aynasıdır yalnızca ve tıpkı aynadaki görüntü gibi kayar gider, öyle ki bir adam bir kadının yüzünü kolayca unutabilir, çünkü madının yaşı ışık ve gölgeler gibi değiştirir yüzünü ve giysiler de her defasında kadını başka türlü gösterir.”
“Beni tanımamıştın, o gün tanımadın, asla, asla beni tanımadın. O saniye yaşadığım hayal kırıklığını sana nasıl anlatabilirim — o gün beni tanımadığın için ilk kez acı duydum, senin tarafından tanınmama yazgısını bütün bir ömür yaşadım ve onunla da öleceğim; tanınmamış, senin tarafından hâlâ tanınmamış bir şekilde.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çiçek açmaya başlayan Türk milletinin latif rahiyası olan Atatürk’e;
“Milletlerin büyük adamları da tıpkı bir mercek gibidir. O kendi kişiliğinde milletin gücünü ve özelliklerini toplar, bununla milyonlarca insanın ruhunu tutuşturur. Ancak güneş ışığından yoksun bulutlu havalarda hiçbir mercek bir kar taneciğini eritmeye, bir su damlacığını bile ısıtmaya güç yetiremez. İsviçre peyniri yalnızca yüksek dağlarda otlayan ineklerin sütünden yapılır. Çeşitli dönemlerde ve çeşitli milletlerde yetişen büyük adamlar da böyledir. Onlar çiçek açmaya başlayan bir milletin latif rayihasıdırlar.”
“Büyükannemin ilginç bir teorisi vardı: Hepimiz, içimizde bir kutu kibritle doğarız. Ama tek başımıza bunu yakamayız. Deneyde görüldüğü gibi oksijene ve mum alevine ihtiyacımız vardır. Örneği, oksijen, sevdiğimiz insanın nefesinden gelebilir. Mum aleviyse güzel bir yemek, müzik, okşamalar ya da güzel sözlerdir. Bunlardan biri parlamaya sebep olur ve içimizdeli kibritlerden birini yakar.”
Reklam
“Kendisini rahatsız eden bu soğuktan kurtulması gerekti. İlk çare olarak üstüne kalın bir battaniye ve bir yün yorgan örttü ama soğuk olduğu gibi yerinde duruyordu. Yünden örülmüş patiklerini ayaklarına geçirdi ve iki battaniye daha aldı. Gene işe yaramadı. Son olarak Pedro’nun kendisine evlenmekten söz ettiği gün yapmaya başlamış olduğu örtüyü çıkardı. Tığla örülerek yapılıyordu. Tita ile Pedro evlenmeden önce bir yıl beklemeye karar vermişlerdi. Böyle bir örtü de bir yılda ancak biterdi. Örtüyü örmek için kullandığı yünü kaldırıp atmaktansa işe yarar hâle getirmeyi düşündü. Öfkeyle hem ağladı hem ördü, hem ördü hem ağladı. Sabah tan yeri ağarırken örtüyü bitirdi, üstüne örttü. Gene işe yaramadı. Ne o gece ne de hayatı boyunca başka bir gece soğuktan kurtulmayı başarabildi.”
undefinedKitabı okudu
“ — Niçin inandım? Çürük ve dejenere bir adam için bu kadar sevgi, bu kadar îman bana nereden geldi? Ben ki, hep güzeli ve sağlamı sevmiştim. Bugüne kadar beni hiç aldatmayan sevkitabiî nasıl oldu da beni Sermet’e götürdü?.. Kadere, kısmete inanmayan Nûran kendi kendisini ithâm etmekten başka çare bulamıyordu.”
“Hayatta her insanın gençlikten olgunluğa geçtiği bir dönüm noktası vardır ki; o zamâna kadar aradığı saâdetin hülyâsından resmen vazgeçmek demektir. Bu büyük inkılâp bir hamlede olmaz. Merhale tamamlanır ve uzun, buhranlı mücâdelelere mâlolur. Çünkü insanın en güç başardığı işlerden birisi akıl ve mantıkla gönüle meram anlatmaktır.”
— Sana darılmam, dedi. Belki de haklısın. Biz ikimiz fezâda dönen; fakat ayrı ayrı câzibe kanunlarına tâbi olan iki küre gibiyiz. Bu hakîkati nefsime karşı hep inkâr etmeye çalıştım ama mızrak çuvala sığar mı?
Nuran YerliKitabı okudu
“Tokluk, tahrikte açlığa eşittir. Hayatının tehlikesizliği, eminliğidir ki Irene’de maceraya karşı merak uyandırdı.”
Reklam
Birinci Baskının Önsözü
"Cumhuriyetin ilk zamanlarında memlekette Atatürk düşmanlığını yaymak için bilhassa hususî hayatını ele alanlar pek çoktu. Bunlardan biri, Kocaeli köylerinden birinde Atatürk’ün koynuna her gece bir bakir kız verildiğini söyler. Ak sakallı bir ihtiyar der ki: — Haydi be canım, ölünceye kadar her gece bir kız verseler, Yunan askerlerinin bir gecede yaptığını yapmağa ömrü yetmez. Sıcağı sıcağına zafer günlerinde böyle idi. Daha sonra, Serbest Fırka denemesinde bizim ak sakallının hafızasından hayli kaybettiğini de gördük."
"János Boka gözlerini sıraya dikmiş düşünüyordu. Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu: Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu."
Sayfa 235Kitabı okudu
Geri118
282 öğeden 271 ile 282 arasındakiler gösteriliyor.