Çok popüler olduğu için beklentilerimi karşılayamamasından korktuğum bu kitabı nihayet okuma fırsatı buldum. Ne diyebilirim ki, bildiğimiz her şeyi, sahip olduğumuz her şeyi sorgularken buldum kendimi. En başlarda dedim ki, görmek ne büyük nimet. Sonra bazen görmemek mi en iyisi? En sonunda anladım ki önemli olan neyi görmek istediğimiz. Aslında bizler de bir anlamda körleriz, göz ardı ettiğimiz şeylere, görmeyi bilinçli olarak reddettiğimiz şeylere. Ne kadar kötü de olsa, bizi üzse de, bizi değiştirip bambaşka bir insan yapacak olsa da...
İçine işleyen bir hikayeydi. Bazen kendimi gözlerimi kapatıp evde yolumu bulmaya çalışırken buldum, bazen gökyüzündeki bulutların ne kadar güzel olduğunu düşünürken de.
Konuya gelecek olursak, yazarın daha önce okuduğum kitaplarından aşina olduğum gibi bir olay örgüsü var. Nedeni belli olmayan bir felaket ansızın geliyor ve ansızın gidiyor. Aslına bakarsanız neden böyle olduğunu çok da merak etmiyoruz. Şu anda yaşadığımız zorluklar da bize bunun ne kadar gereksiz olduğunu gösteriyor zaten; kimse virüsün neden çıktığıyla ilgilenmiyor, bir an önce eski hayatına kavuşmayı istiyor. Belki de şu anda bu düşüncelere sahip olduğum için, daha farkına vararak okuduğum bir kitaptı.
Keşke daha önce okusaydım demedim, çünkü her kitabı okumanın belli bir zamanı olduğunu düşünüyorum. İyi ki bu kitabı benim için doğru zaman olan şu anda okumuşum.
Hepinizin kendi körlüğünden uyanması dileğiyle..
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,4bin okunma
✔Değişik bir tarz olmakla birlikte kısa hikayeler etkileyiciydi. Canın sıkıldığı zaman aç bir tane oku.
✔Kendini bir gruba ait hissedemeyen, kendinin görünmez olduğunu sanan, iş bulsa da ben bunun için mi okudum diyen, toplumsal sorunları işleyen bir kitaptı. Bizleri de bu konularda anlattığını düşünüyorum. Bazı başlıklarda kendimi bulmadım değil.
✔Açıkçası konusunun aşk olmamasına çok sevindim. Çünkü insan bazen okuduğu kitapta kendini veya çevresinde olan biteni görmek istiyor. Bunu bana gösterdiği için yazarımıza çok teşekkür ediyorum.
✔Benim Mutlu Hayatım başlığını okuduğumda kahkaha attım resmen. 10 başlıkta mutlu olmayı uygulamaya çalışıp hepsinde tökezleyen bir karakter vardı önümde.
✔Bazı argo kelimeler ve siyasete girilmesi hoşuma gitmese de genel olarak baktığımızda ben beğendim. Canım sıkılınca açar bir hikaye okurum gibime geliyor.
Dostoyevski'nin tüm öykülerinin derlendiği bir kitap. Önsözü biraz uzun tutulmuş: 70 sayfa ve önsözde çoğunlukla karamazov kardeşler kitabından örnekler verilmiş. Ama yine de Dostoyevski hakkında önemli bilgilere sahip oluyorsunuz.
Önsözde şöyle bir bilgi vardı: Dostoyevski hep mutsuz insanları anlatır bize. İşte ilk öykü 'iğrenç bir olay' da bize
HÜZÜN KOKULU AŞK
Hayatım boyunca çeşitli korkular yaşadım içimde. Hem de en acımasız olanlarını… Yine de kimseye söylemedim. Hiç kimseyle paylaşmadım, yaşadıklarımı. Daha çocukken o küçücük yüreğime korkunun her türlüsü yerleşti. O zamandan beri bu duyguyla iç içe yaşadım.
Bu yüzden de korkuyu içinde saklayan kişileri ben gözlerinden tanırım.
Onu
yazmak, bir anlamda buluşmakmış. Aynı sıkıntıları,
aynı endişeleri, aynı umutları paylaşanların buluşması, zaman-
ları farklı olsa dahi...
7
Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalk-
mak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir.
15
"Dilinizin sınırları, dünyanızın sınırlarıdır ... "
Ludwig
"İnsan her zaman yeni bir şeyler görmek istemiyor, bazen var olanı korumak, elinde olanın tuhaf, huzur veren alışkanlığıyla yaşamayı sürdürebilmek, belki yalnızca yetinebilmek istiyor."
"Dünyadasın. Bunun tedavisi yoktur." diyor Samuel Beckett. Oriana Fallaci de doğmak üzere olan çocuğun doğmasının mı yoksa doğmamasının mı iyi olacağını sorguluyor. Merhamet; acı da çekeceğini bildiğin 'şey'e neden olmak, hayat vermek midir yoksa bunu reddetmek midir? Başkası yerine karar vermek bu kadar kolay olmamalı diye düşünüyorum.