Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam yaşayan bir yapıdır ve bu yapının gelişimi hiçbir zaman sekteye uğramaz. Herhangi bir zaman diliminde, insanlığın maruz kaldığı bir probleme çözüm üretirken tökezlemez. Eğer İslam'ın kriz içerisinde olduğu izlenimi uyandıran bir döneme rastlarsak bu durum bize, dinin temel sabitelerini ve gelişen insan aklı arasında kurgulanan etkileşim denklemlerinin bozulduğunu gösterir. Temel sabiteler tam ve eksiksiz olduğuna göre mesajın kendisi değil, mesajla mükellef kılınan akıl bir kriz ve durgunluk yaşıyor demektir.
Mevlana Hazretleri buyurur ki: “Şeytanın aklı kadar aşkı da olsaydı, bugünkü İblis durumuna düşmezdi.” Demek ki akıl, tek başına bir değer ifade etmez. Aklın dümenini ele alıp ona en doğru istikameti verebilmek için kalpteki hisleri manen olgunlaştırmak icab eder.
Reklam
• İslam nazarında iman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar suretinde gerçekleşir. •Yani imanın asıl tecelli mekanı akıl değil, hissiyat merkezi olan •kalp•tir. • Çünkü iman, ulvi (yüksek,yüce) bir histir. • Akıl ise, iman hissine ulaşmakta başlangıçtaki belli merhaleleri aşmak için gereken bir vasıtan ibarettir. “ Aklen kabul, zihnen tasdik edilen ilahi gerçekler, kalben de tasdik edilmez ise, gerçek iman meydana gelmez. İman kalbe yerleşmedikçe de amele dönüşmez, davranışlara istikamet veremez. Bununsa Hak katında hiçbir kıymeti olmaz.”
Her Şeyi Bırakmak
İnsan kendine vakit ayırmalıydı ve bazen alıp başını gitmeliydi. Her şeyi arkada bırakmak kolay değil ama her şeyle beraber yaşamak da akıl alır iş değildi.
Sayfa 145Kitabı okudu
Sahip olmak ya da olmak 4
Bir din, insanı doğru yönde davranmaya yöneltebiliyorsa, bir sürü doktrin ve ideoloji yığınından daha yararlıdır. Temel dinsel davranış biçimimiz, karakter yapımızın bir belirişi olarak da de- ğerlendirilebilir. Çünkü biz, yücelttiğimiz değerlere bağlıyızdır ve bizim davranışımıza yön veren, bu yüceltilen şeylerdir. Bi- reyler çoğu kez toplumda
Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emanetini göklere, yere ve dağlara sunmuştuk, ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emaneti) insan üstlendi,zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyaldir. Ahzab, 33/72
Reklam
Tahayyül, taakkul, tecessüm. Hayal ettiğin, aklına yansır ve akılla o hayal bağlanmış. Akıl, bağlayan demek ve o şey cisimleşir, gerçekliğe dönüşür. İnsan-ı kâmildeki teshir kudreti bu noktadan gelir. Mesela bir arkadaşını düşünürsün, hayal edersin ve aniden, ya telefonun ya kapın çalar, o kişiyi karşında bulursun. Bunlar tesadüfî değildir. Kişi bedende, zihinde, düşüncede değil de, alın bölgesi odaklı farkındalığa yoğunlaştıysa, sadece hayal gücü, niyet, bir olguyu realize eder.
Sayfa 222Kitabı okudu
"Aydınlatan, hakikatin kendisidir; aydınlanan da aklı, duygusu ve kalbiyle bir bütün olarak insandır. Aklı aydınlanıp kalbi karanlıkta kalan insan zeki ve başarılı olabilir ama hüsranda olmaktan kurtulamaz. Hesabî akıl ile amacına ulaşan kişi "iş bitirici" olabilir ama akıl ve erdem sahibi olamaz. Akıl ve erdem sahibi olmayan kişi ise mutlu olamaz."
Sahip olmak ya da olmak 3
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
Kehanet ve Keramet farkı ; tahrifatı nasıl tashih edeceğiz ?
Örneğin Süleyman Aleyhisselam ‘la da ilişkilendirilen “ Kuş Dili “ hikayesini Platon şöyle anlatır : “Halbuki en büyük iyilikler bize muhakkak bir Tanrı vergisi olan sapmanın aracılığı ile gelir.(.. ) kelimeleri yarat­mış olan eskiler mania’ yı ( sapma ) çirkin ve ayıp birşey anlamında kullanmadılar(…) Böyle olsaydı, sanatların en güzeline geleceği öğreten sanata, o kelime ile ilgili olarak manike derler miydi ? Ona bu adı verdiler, çünkü mania'nın, bir Tanrı vergisi olarak, gerçekten güzel bir şey olduğunu kabul ediyorlardı. Şimdikiler, bu kelimenin içine bir t sokuşturarak, mantike ( Keşf ) sözünü vücuda getirdiler. Halbuki sapma halinde ( mania ) olmıyan insanların kuşlardan veya başka şeylerden faydalana­rak geleceği bilmek istedikleri zaman başvurduk­ları sanata, eskiler düşünce yardımiyle insan kanaati ( oiesis ) , akıl ( nous ) ve de bilgi ( historia ) sağladığı için ( üçünü de derleyip ) “ oio - no - histike “ demişlerdi. Şimdikiler buna, kelimeye heybet vermek için o ‘yu uzatarak, o'iônistike ( kuş dili ) diyorlar.” Phaidros , Platon Platon geleceğe dair öngörünün mitik adı olan kuş dilinin aslında Tanrısal mania ‘ya maruz kalarak Tanrıyla iletişime geçenlerin , bu iletişim neticesinde temin ettiği malzemeyi Kanaat - Akıl - Bilgi üçlüsü süzgecinden geçirerek icra ettikleri bir sanat olduğunu , ancak zamanla tahrifata uğrayarak kehanet olarak algılandığını söylemeye çalışıyor . Başka deyişle kahinler Tanrısal mania’ya maruz bu kalmamalarına rağmen , maruz kalmış gibi yaparak sırf kanaat - akıl - bilgi üçlüsü yordamıyla bu sanatı yapmaya çalışıyorlar .
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.