Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Harp onu bilmeyen için ne kadar akıl dışı, ne kadara insan ve hayat gerçeklerine zıt ise onu bilenler için de tek gerçek halini alıyor, o kadar tabiileşiyordu.
Sayfa 137 - İLETİŞİM YAYINLARI-12. BASKI-2008-İSTANBULKitabı okuyor
Mobbing Bank Diyor ki;
İlim Bilgeliği Hikmetin bilgisi ilim ve irfana dönüşerek sır muhafızı dört büyük insanın sırları ile zırha büründü. İlim ile akan bilgi asil kanla buluşup bir bedende o gün bugündür bir başka türlü dolaşmaya başladı. İnsan ruhunun iki ışığı var; biri bilgelik diğeri delilik! Delirmeye gerek duymadı, yetti bilgelik. Sen kimsin ki şetan ile baş
Reklam
Kalbin Kararı
önce sola, sonra sağa, yine sola bakan akıldır, kalp uzatmaz. akıl iki kere ikiyi iyice bilir kalp ikiyi inkâr edecektir. insan uykudadır, ölünce uyanır, günün adamıdır ve karşılanır. can uyanır ve karar anıdır kalp için: Allah sürprizdir, rabbül âlemîn. kalbin kararını akıl tartar bu şuna benzer: akıl esnaftır şuna da: akıl yaralanır kalp yaralanmaz çünkü yaradır.
Belki de, eğer tam bir kesinlikle konuşmak gerekirse, insan aklı çoğunlukla mutlak ve ideal durumunda değil- dir. Hiçbir insan yoktur ki hayal gücü kimi zaman aklına hükmetmesin, dikkatini tümüyle kendi iradesiyle kontrol edebilsin ve düşünceleri onun komutuyla gelip gitsin. Ne de kimi zaman zihnini asılsız düşünceler ele geçirip, onu makul ihtimal sınırlarının ötesinde bir ümide ya da kor- kuya itmesin. Hayallerin akıl üzerindeki her türlü tahak- kümü, bir ölçüde deliliktir.
Esquirol şöyle yazar: "İntiharda akıl hastalıklarının tüm nitelikleri görülür." (...) "İnsan ancak -hezeyan, yani kendinden geçme diye anlatılan bir akıl bozukluğunda canına kasteder ve müntehirler delidir". Bu ilkeden yola çıkarak intiharın irade dışı olduğu, yani istence bağlı bir şey olmadığı sonucuna varıyor,
Modern Batı düşüncesinin rasyonalist filozofları, Tanrı'nın varlığına düşünen aklın ulaşabıleceğini söylemektedirler. Bu nedenle, Tanrı'nın varlığına vahiysel açımlamadan ziyade, teorik akıl ulaşabilecektir. Hatta onlar aklın asıl işlevlerinden birinin bu olduğunu ileri sürmüşlerdir. Zira insan ruhunda zaten varolan Tanrı kavramını, insanın düşünerek ortaya koyması oldukça doğal bir durumdur.
Reklam
Romancının durumundaki “dürüstlük”ten kastımız, bunun gerçek olduğuna dair sizde uyandırdığı inançtır. Evet, dersiniz, bunun böyle olabileceği hiç aklıma gelmezdi; bu tür davranan kişilerle hiç karşılaşmamıştım ama sen beni öyle olduğuna, öyle şeylerin olabileceğine dair ikna ettin. Nitekim insan okurken, her bir sözcük grubunu ve her bir sahneyi ışık altında tutar zira Doğa çok tuhaf bir şekilde, romancının dürüst olup olmadığına hükmetmemiz için bize içsel bir ışık vermiştir sanki... Daha doğrusu Doğa, en akıl sır ermez ruh halindeyken bile, görünmez bir mürekkeple zihnimizin duvarlarının üzerine bu büyük yazarların doğruladığı bir önseziyi, görülebilir olmak için onların dehasının ateşine tutulması yeterli olan bir eskizi nakşetmiş gibidir. Onu böyle görünür hale getirip de canlandığını görünce kendinizden geçer ve "Ama ben bunu her daim hissetmiş ve onu hep istemişimdir!" diye bağırırsınız.
PASCAL'DA OYALANMA KAVRAMI Bütün bu felsefelerin ortak bir kusuru vardır: Hayatın insan aklı tarafından düzenlenebileceğini varsayarlar. Buna göre akıl, yaşanabilecek kayıplardan, zarar ve ziyandan azade bir yaşam biçimi tasarlayabilir ya da bu mümkün olmuyorsa da duyguları kontrol ederek, yaşanacak her türlü kayıp, zarar ve ziyana göğüs gerebilir. Gerçekte ise ne yaşama biçimimizi ne de duygularımızı bu şekilde kontrol edebilmemiz mümkündür. Yaşamımızı rastlantılar, duygularımızı ise bedenimiz şekillendirir. İnsan hayatının ve felsefenin büyük bir bölümü, bu gerçek karşısında kendini oyalama çabasıdır. Oyalanma, on yedinci yüzyıl biliminsanı, mucidi, matematikçisi, dindar düşünür Blaise Pascal'ın yazılarının ana temalarından biriydi. Filozof bu kavramı şöyle tanımlıyordu: Oyalanma. İnsan ölüme, sefalete, cehalete çare bulamadı- ğından, mutlu olmak için bunları hiç düşünmemek gerektiğine karar vermiştir.
İnsan fitraten gayet zayıftır; halbuki her şey ona ilişir, onu müteessir ve müteellim eder. Hem gayet acizdir; halbuki belaları ve düşmanları pek çoktur. Hem gayet fakirdir; halbuki ihtiyācâtı pek ziyadedir. Hem tembel ve iktidarsızdır; halbuki ha- yatın tekälifi gavet ağırdır. Hem insaniyet onu kâinatla alākadar etmiştir: halbuki sevdiği, unsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı mütemadiyen onu incitiyor. Hem akıl ona yüksek maksatlar ve bāki meyveler gösteriyor; hålbuki eli kısa, ömrü kısa, iktidan kısa, sabrı kısadır
"Akıl insanlar arasında en adaletli dağıtılmış bir değerli maldır, o herkesin ve hiç kimsenindir, çünkü herkeste eşit olarak vardır. Bu bakım­dan eğer bir akıl varsa, gerçeklerin bir Fransızı, bir Alman olamaz; bir zenci ve bir Yahudi gerçeği de olamayacağı gi­bi. Gerçek, eğer gerçekten gerçek ise, bir tanedir ve onu ilk bulan insanların başı ve birincisi olmayı hak eder. Sonsuz dünya yasaları (gerçekleri) karşısında insan, ancak dünya yurttaşı sayılabilir. Ne Polak vardır, ne Yahudi!"
Reklam
Kitapların kendisine sunabileceği şeyin en iyisi, karşısındaydı işte. Kanlı canlı bir insan suretinde akıl ve bilgi vardı önünde.
Sayfa 323 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kara taş Hacer-ül Esved'i öpmek için insanlar birbiri ile yarışıyor, yine kara taş Hacer-ül Esved'in etrafında dönülüyor ve nihayetinde ilkel bir insan davranışı olan şeytan taşlama adı altında taş taşla taşlanıyordu. Bunların hepsi İslam öncesinde de bilinen ve yıllarca uygulanmış putperest inanç kültürleriydi.
İnsan öfkelendiği zaman akıl ve ruh mağlup olur. Akıl işini yapamaz hâle gelir, öfke pervasızca fesatlar çıkarır.
İnsan akıl nuruyla aydınlanmadıkça, kendi nefsini göremez. Karanlıkta kalan kimsenin ne kendisini, ne çevresini görmesi gibi, nefs de kendi özünü, aklı ve aşkın biçimleri (suret) aklın ışığıyla görür.
şu bizim Akşehirli tonton Nasreddin Hoca'yı j yalnızca bilgili, hazırcevap sanma. Hoca hem cömert hem de yardımsever bilinirmiş yaşadığı çağda. Bu yüzden ona bol bol misafir gelirmiş. Bu güzel ev sahibine gelenler yer içer, yatar kalkar, bir türlü gitmek istemezmiş. İsanoğlu gariptir. Kimi iyiliğe iyilikle karşılık verir, kimisi de iyilik
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.