Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Bir duruşu olmalı insanın dediğim şu hayatta, kesinlikle Nuri Pakdil klas duruşun simgesidir benim için. Her daim klas duruşuyla etkilemiş ve bunu yazısına dahi yansıtmıştır. Sükûtunun bile nabzı olan, her neslin kendisinde öğrenecek ve nasiplenecek bir şey bulacağı, kişiye her daim kendini sorgulatan, herkesin tanıması ve anlaması gereken bir yazardır. Tüm eserlerinin okunması gerektiğini düşünüyorum.
Nuri Pakdil klas duruşun sahibidir.
Saygı ve Rahmetle...
680 syf.
10/10 puan verdi
''İsterim ki bu kitabı okuyunca, şehvetli bir kabus görmüş gibi olun. ''
Zalımsın PESSOAAAA...Bir karabasan gibi çöktü üzerime cümleler. Hem bedenen, hem ruhen zor günlerden geçtiğim bir dönemde bu kitaba denk gelmem tam acıdan zevk alma durumu oldu. Kendi acımı unutup, Pessoa'nın içine düştüğü bu derin sancıyı tüm bedenimle hissettim. Yoğun,
Simyacı || Paulo Coelho
Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye’de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlana’nın ünlü Mesnevi’sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir “klasik” yapıt haline geldi.
Simyacı, İspanya’dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir “nasihatname”; “Yazgına nasıl egemen olacaksın?, Mutluluğunu nasıl kurtaracaksın?” gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak klavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu klavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı’yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.
#kitapyorumu #okudumbitti
Adını çok duyduğum, popüler, güzel fakat üzgünüm ki fazla abartıldığını düşündüğüm bir kitap. Kitabın yaklaşık 100. Sayfalarına kadar nasıl geldiğimi anlamadım ama daha sonra zor gitti. Baktım okuyamıyorum uzuunnn bir ara verdim. Yarım kalan kitapları sevmediğim için de kendimi zorlayarak okumaya başladım kaldığım yerden. Yani kısacası kitabı ara ara kendimi zorlayarak ara ara da kendimi kaptırıp okuyabildim.
Kitabın felsefesi insanın kendini anlaması, kişisel menkıbe, kader ve inanç üstüne kurulmuş. Masalımsı ve yormayan üslup ile anlatılmış Güzel sözleri içinde barındıran bir kitap.
Bu eser için duygularım o kadar karışık ki kitap özeti yapmadan düşüncelerimi hemen yazıyorum.
Kendine kitaplardan bir dünya kurmuş yaklaşık 25 bin kitaplık bir kütüphaneye sahip karakterimiz, kendi dünyasında yaşayan, insanların gereksiz konuşup, gereksiz eylemlerde bulunduklarını düşünen, devamlı şüphe ve sorgulamayla yaşayıp, görmek istemediklerine kendini körleştirebilen, herkesi cahil bilgisiz gören ve insanlardan nefret eden bir bilim insanı.
Aslında oldukça sinir bozucu bir karakter ki kitaptaki tüm karakterler öyle. Hepsinden nefret edebiliyorsunuz:) Bazen bir tutkunun, aşırıya kaçan davranışın insanın hayatını nasıl değiştirebildiğini ya da yanıltabildiğini dış dünyaya açıldığında deneyimlemiş oldu karakterimiz. Yani kendini dış dünyadan soyutlamanın haklılığını ikinci bölümde okuyoruz.
Her karakterin kendi hayal dünyasında bir dünya yaratıp yaşaması okunması zor bölümlerden biriydi. Ve bu bölüm biraz yorucu olmakla beraber bilim adamımızın hiçbir kazancı olmadan üstüne bir de kaybettiği zamanı ve parasıyla insanların bencilliğini, kötülüğünü, hırslarını aslında onların körleşmiş olduğunu anlamış oldu.
Hayatı kitapta okuduklarımızla veya okumadıklarımızla öğrenemiyoruz maalesef. Biraz tecrübenin gerekli olduğunu aşikâr. O yüzden yazarın bu eseri 26 yaşında yazmasına şaşırmamın gereksizliğini farkettim.
Buraya sığdıramayacağım kadar çok şey söylemek istiyorum lakin sıkmak istemiyorum. Yer yer yorucu olsa da anlaması zor değil ve okunması gereken bir eser kesinlikle. İnsanoğlunun körleşmesinin belki de körleştirilmesinin en yüze vurucu eseri..
544 syf.
10/10 puan verdi
Vahşi Kadın'ın Dünyasına girmeye hazır mısınız ?
Doğru sorular bazen bize hiç faydası olmayan binlerce cevaptan daha faydalı olabilir. Önemli olan o doğru soruyu kendimize sorabilmemiz. Bu kitap için inceleme yapabilmek oldukça zor. Ama yine de böyle harika bir kitabı bitirdikten sonra hakkında bir şeyler yazmadan geçmek de yazara saygısızlık
125 syf.
10/10 puan verdi
"Okumayı, düşünmeyi, çalışmayı ve her geçen 24 saatimizin planlı işlerini yapmayı, kuruluşunu hazırladığınız müessesede öğrendik. Cehaletin, tembelliğin, sorumsuzluğun ve kötü niyetin amansız zararlarını yenmek için girişilen hamlede görev aldım.
Seyfi Koryürek'ten İsmail Hakkı Tonguç'a
Ankara'ya gittiğim bir hafta sonunda sahaflardan Köy
400 syf.
7/10 puan verdi
İnanılmaz tatlı bir kitaptı. Marilla ve Matthew kardeşler çiftlikte kendilerine yardımcı olması için bir erkek çocuk evlat edinmeye karar verirler. Ama bir yanlışlık sonucu evlerine kızıl saçları, iri gözleri, muhteşem bir hayal gücü ve susmak bilmeyen çenesiyle evlerine neşe getiren Anne'yi alırlar. Soğuk, neşesiz evlerine adeta bir güneş gibi doğar Anne. Kitabın en duygusal, insanın içini acıtan bölümü Anne'nin erkek çocuk olmadığı için istenmediğini anlaması ve gözyaşlarına boğulmasıydı.
Anne muhteşem bir çocuk, tanıştığı herkese kendini sevdiren, büyük fikirleri olduğu için büyük laflar etmesi gerektiğini düşünen, doğanın güzelliklerini taktir edebilen, hem sevinci hem hüznü dibine kadar yaşayabilen bir kız. Fikirlerinde herkes kendisinden bir şeyler bulabilir. Bazı insanları sevmek çok kolaydır hiç uğraşmanız gerekmez. Ama bazı insanları sevmek zorunda olduğunuzu kendimize sık sık hatırlatmanız gerekir yoksa unuturuz diyor. O kadar haklı ki.. Tek kelimeyle bayıldım. Günlük yaşam içinde, hayatın neşesi, mücadelesi ve hüznü karakterlerle birlikte yaşayacağınız muhteşem bir serinin ilk kitabı. Devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim.
TOPRAK ANA
“İyilik, yolda bulunan, gökten düşen bir şey değildir, insan insandan göre göre öğrenir iyiliği.”
“Yeryüzünde yalnız iyilikler kalır, bundan ötesi unutulur gider.”
“Gerçek mutluluk yaz yağmuru gibi birdenbire boşanmaz insanın başına. Davranışımıza, çevremize her gün azar azar çekidüzen vererek eksiklerimizi tamamlarız. Yavaş yavaş
52 syf.
10/10 puan verdi
Kitaptan çok bir yazı metni gibiydi. Amerikalı yazar Chimamanda Ngozi Adichie'nin günümüz batı dünyasının içinden örneklerle kadınların eşitlik mücadelesinde karşılaşılan tarihsel problemlerin yansımalarını anlattığı, kadın olgusu ve feminist düşünce bazında her ne kadar ikincil bir davranışa maruz kaldığını işlese de bir afroamerikan kadın olarak yaşadığı sorunları anlattığı bölümler daha can alıcıydı. İşin güzel yanı da yazarın bunları ince bir nüktedan dil ile anlatıyor olmasıydı. Yer Amerika da olsa zihniyet öyle sanıldığı gibi çok da değişmiyor. Yazar diyor ya hani, insan karşısındakini anlaması için önce kendini anlamalı diye, kendisini geliştirmeyen insan da uyruğu ne olursa olsun aynılık ve sıradanlık içinde boğuyor insanı. İş yine insanın kendisinde bitiyor kısacası. Bu yüzden yazar, kitaba, hepimiz feminist olmalıyız diyerek isim vermiş.
Kullandığı dil basit olduğundan metnin çevirisinde pek zorlanmadım. Kuramsal olmasa da gayet iyi bir kitaptı.
