Bu nasıl bir kitap böyle diye çığlık atmak istedim bitirdiğimde. Okuyanlar da az çok benimle aynı düşünceleri hissederler diye düşünüyorum. İnanılmaz gerçekten (!) Kitabı bitirmesi de aşması da binbir zahmet. Bangır bangır felaket tellallığı mı yapıyor dersiniz yoksa bunlar gerçekten doğru ama biz insanlık olarak kabullenmeye mi korkuyoruz belirsiz.
Kendini 20. yüzyılın son kahin peygamberi olarak tanımlayan yazarımızın dile getirdikleri pek yenilir yutulur cinsten değil. “… daha zekice imkanlara sahip olurken giderek daha aptallaşıyoruz” derken aslında çağın ve teknolojinin son derece gelişmiş olmasına rağmen insanlık ve insanca davranışlar söz konusu olduğunda ilkelliği hâlâ elden bırakamıyoruz. Aşamıyoruz sanırım. Aşılamayanlar da bir dağ oluyor ve her zaman karşımızda dimdik durmayı başarıyorlar.
Ölümlerin, ihanetin, yalanın soğukluğunun veya bütün kötülüklüklerin, haksızlıkların, zalimliğin insanın mayasından olduğuna değinirken bir o kadar da kaçınılmaz olduğuna dair kaotik bir söylem bu kitap. Olmuş olanları, olacakları veyahutta olması gerekenleri yüzümüze tokat sertliğinde çarpıyor. Karamsarlığın berraklığında yeryüzüne, çarpık kentleşmeden, önü alınamaz üremelere, yığınlaşmış betonlardan böcekleşmiş onlara… Yine insana dair ama insanın çok ötesinde bir lanet.