Çarpıcı bir paragraf.
Yanlış anlaşılmasın; "kadınlar iş yapmasın" demek istemiyorum, birinin ne yapacağı ve ne yapmayacağı kendi bileceği iştir; ama kadınların, eşiti bir kadının bir bardağını yıkamak istemezken birdenbire kocalarının bütün işlerini seve seve, bunlar onları adeta mutlu eden bir şeymiş gibi yapmaya can atan kimselere dönüşmelerinin arkasındaki psikolojik mekanizmayı sorgulamak, herkesin olağan gördüğü bir tuhaflığı göstermek istiyorum. Herhangi bir insanın herhangi bir iş yapmadan öylece oturması normalde kimseyi rahatsız etmez değil mi? Ama boş oturan kişi erkek değil kız çocuğuysa, boş oturan kişi damat değil gelinse, oradaki kadınlar bundan ne kadar rencide olurlar. Bunun, o kişilerin normalde başka işleri olup olmamasıyla da ilgisi yoktur.
KARAR VEREN İNSANIN KAFASI KARIŞIK OLMAZ!
Halkın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Her başarı da her mücadele de Atatürk'ün dediği gibi; "Bütün kudret ve güç halktadır."
Reklam
Yüzündeki tebessüme hayran oldum. İnsan bu istihzayı¹ bulduktan sonra ebediyete kadar müsamahalı olurdu. Çünkü bu istihza insanoğlunun toptan inkarıydı. Ona erişen insanın yapmayacağı, yapamayacağı şey yoktur. Eğer içine yerleşmiş yalnızlık hissinden bir lahza zehirlenmezse.
Sayfa 337 - 1:AlayKitabı okudu
Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapamayacağı şey yoktur.
Sayfa 106Kitabı okudu
akıl üzerine.
Allah Teâlâ rahmeti ile mahlûkatı yaratmış, fazlı ve keremiyle kullarına ihsanlarda bulunmuş, onlara, dünyada yaşamlarını düzene koymayı, ahirette de ruhlarını azaptan kurtarmayı idrâke yetecek kadar akıl vermiştir. Allah Teâla'nın lütuf ve ihsan buyurduğu en üstün şey, her şeyin direği olan akıldır. Onun biricik, tek, eşsiz yaratıcı Allah'tan
Sayfa 32 - Iz yayıncılık
Modern insanı esas ait olduğu öteler ötesinden koparttığınız vakit, o insanın yapmayacağı bir şey yoktur. Yaradı-lış merdiveninde, Muhyiddin İbn Arabî’nin görüşlerinden öğrendiğimize göre, her mertebe yaratıldığı mertebenin hakkını verir. Üstelik insanın “Ben sana kendi ruhumdan üfledim.” ayetinde de açıkca belirtildiği gibi Allah Teâlâ’nın ruhunu kendi içinde taşıyan ilâhî bir tarafı vardır.Sonra aşağılara inmek suretiyle o insanda bir de maddeye meyleden taraf, hayvaniyet tarafı oluştu. Binâenaleyh insan ikisi arasında inip çıkabilen bir varlıktır. Bu yönüyle bir muhteşem varlıktır insan... İşte insanı metafiziğinden kopardığı-mızda, yani kaynağından kopardığımız zaman onu annesinin memesinden koparılıp ormana atılmış bir bebek gibi düşünebilirsiniz. O çocuk kendi başına yaşamaya çalışıyor ama o ortamda ne kadar yaşayabileceğini bir düşü- nün. Takdir edersiniz ki, bunda başarılı olabilmesi mümkün değil. O zaman insanın tekrar asli konumuna yüceltilmesi yani memesinin ağzına verilmesi gerekmektedir. Bu şuur haliyle insanın özgüvenini tekrar kazandığı görüle-cektir. Bunu tesis edecek bilgelere ihtiyacımız her zamankinden çok daha fazla. Modernlik öncesi dönemde de bunlara ihtiyacımız vardı, ama kopma o kadar sert değildi. Fakat modern zamanda insanı tamamen metafizikten, ana kaynağından, yani Rabbi’nden kopardılar. Rabbi ile olan irtibatını ötekileştirdiler. Oysa “Ben” ve “Rabbim” birbiriyle hiç alakası olmayan iki ayrı kategori değildi. Mahmut Erol Kılıç
Reklam
Geri155
557 öğeden 551 ile 557 arasındakiler gösteriliyor.