Dostoyevski'nin ikinci romanı ÖTEKİ, dokuzuncu dereceden devlet memuru Yakov Petroviç GOLYADKIN'in hafif şizofrenik ruh halini ve yaşadıklarını anlatan bir eserdir. Eser, Gogol'ün "Bir Delinin Güncesi" adlı hikayesinden ve "Ölü Canlar" romanından esinlenmeler barındırmaktadır.
Öteki romanını anlamanın en iyi yolu, onu, Dostoyevski'nin (tıpkı daha önce İnsancıklar'da Palto'ya yaptığı gibi) Ölü Canlar'ı kendi sanatsal terimleriyle yeniden işleme çabası olarak görmekten geçer.
Romanda aynı isimli iki kişinin, yani iki GOLYADKIN'in olması, ilk başta kafamızı karıştırır. Fakat sayfalarda ilerledikçe, ikinci Golyadkin'in, esas kahramanımızın kendisi ve kendi durumu hakkında düşünmeye katlanamadığı her şeyle yüzleşmesi için ortaya çıkan sanal bir kişilik olduğunu düşünmeye başlarız. Dostoyevski'nin bu ikinci Golyadkin'in varlığı ile tam olarak neyi amaçlamış olduğu, edebiyat elestirmenlerince halen çözülmüş değildir. Öteki; onun ruhunun en bayağı ve alçak niteliklerini mi temsil eder? Ya da öteki, Golyadkin'in bir birey olarak varoluşunu tehdit eden dışsal toplumsal güçlerin sanrısal bir imgesini mi temsil eder yalnızca? Bu açıdan kitabı okurken, Akıl Oyunları filmini, filmdeki şizofren matematikçi John Nash karakterinin sözlerini hatırladım. Golyadkin'in ruh hallerini yansıtan sürekli tekrar ettigi kelimeleri, aklından geçen cümleleri ve hezeyanları yer yer güldürdü, ama çoğu zaman bende acıma duygusu uyandırdı.
(Yorumum, İletişim Yayınları'ndaki Joseph Frank'in kapsamlı Sonsöz'ünden alıntılar içermektedir.)