Eğer çocuklara sorgusuz inancın üstün bir erdem olduğunun öğretilmesi yerine, sorgulama ve inançlarının üzerinde düşünmeleri öğretilseydi, hiç intihar bombacısının olmayacağını söylemek iyi bir bahis olurdu.
Sayfa 295Kitabı okudu
Gidersen Yıkılır Bu Kent
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi
Reklam
Jim Crow yasaları (yasalara bir şovda alay konusu edilen bir siyah karakterin adı takılmıştı) denilen yasalar, İç Savaştan sonra güney eyaletlerinde kabul edilmiş ve çoğu zaman açıktan açığa şiddetle uygulanmıştı. Siyahların oy kullanmasını son derece zor hale getiren bu yasa, lokantaları, taşımacılığı , mezarlıkları , hastane ve okulları iki ırk arasında bölmüş, beyazlarla siyahların birarada yaşamasını ve evlenmesini yasaklamıştı. Ayrılıkçılarda bir iyilik aramak , kısa ve yararsız bir yolculuk olurdu, bunlara karşı çıkmak ise intihar etmekle eş anlamlı gibiydi.
Sayfa 613 - Alfa Tarih, 23.Bölüm Şiddeti Reddetmenin GücüKitabı okuyor
Yok olma korkumuz mutluluğa olan aşkımızın etkisi değil de gerçek bir tutku olsaydı, ruhun ölümlülüğünün kanıtı olurdu.
Ruh eğer ölümsüzse doğumumuzdan önce var olurdu: ve varoluşun ilk hali bizi katiyen ilgilendirmiyorsa, sonraki hali de ilgilendirmeyecektir.
"Ben sade yürekleri severim. Bu dünyada basit bedenlerdeki sade ruh kadar güzel bir şey olmadığını düşünecek kadar severim. Ne var ki benim ruhumla o ruhlar arasında uzun bir mesafe var ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Madeni paranın ön yüzünün arka yüzünün yerine geçme gayreti kadar acı verici bir şey bu. Bunun en kolay yolu, deliği olmayan madeni parayı delmek olurdu. Buna da intihar denir."
Reklam
584 öğeden 481 ile 490 arasındakiler gösteriliyor.