Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Hitler’in intihar etmesi korkaklık değildi,” dedi Göring. “Ne de olsa Alman devletinin başındaydı. Hitler’in burası gibi bir hücrede oturup, bir savaş suç­lusu mahkemesinde yargı karşısına çıkması benim için kesinlikle düşünülemez bir şey olurdu. Sonunda benden nefret etmiş olsa da benim için her şeyden önce Almanya’nın bir sembolüydü... Hitler’in yabancı bir mahkeme karşısında canlı bir tutsak olmasından başka her acıyı çekmeye razı olurdum.” Göring, onur ve ulusal saygınlık saldırıya uğradığı zaman, intiharı mantıklı bir karar gibi görüyordu.
Sayfa 142 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Kül Kelebek
"Seni terk etmek, kusursur bir intihar olurdu."
Sayfa 145
Reklam
İntihar, insanın ayırt edici özelliklerinden, keşiflerinden biridir; hiçbir hayvan bunu yapamaz ve melekler bunun ancak farkına varabilir; intiharsız insan gerçekliği, daha az meraka değer ve daha renksiz olurdu: Sonuca bağlanan çeşitli yolları ve yeni çözümleri trajediye sokacak olsa bile, tuhaf bir iklimin ve kendi estetik değerleri olan bir ölüm imkânlar dizisinin noksanlığı hissedilirdi.
Metis YayınlarıKitabı okuyor
Nicedir açıp bakmaktan kaçındığım, uzun bir sorular listesi mesela.
Son sözün söylenemediği bütün ayrılıklarda olduğu gibi, yarım kalmış şeyler vardı hâlâ aramızda. Nicedir açıp bakmaktan kaçındığım, uzun bir sorular listesi mesela. Belki vaktinde inandıklarımla helalleşseydim, intihar edecek gücüm de olurdu. Belki de her işte bir hayır vardı, hepsi buydu.
Tek bir cümle söylese işler nasılda değişirdi? O cümle de "Jude, inti­har etmeye mi çalışıyorsun?" ya da "Bana olanları anlatman lazım Jude" veya "Bunu kendine niye yapıyorsun Jude?" ola­bilirdi. Bunlardan herhangi biri olurdu; hangisini söylese sohbet uzar ve belki bir onarım, hiç değilse bir önlem olurdu. Olmaz mıydı?
eğer gerçekten inansaydı yazdıklarına, çoktan intihar etmiş olurdu...
Reklam
... Belli ki adam vazgeçmişti. Çöpte zaten hep vazgeçilen şeyler olurdu, işlerine yarayanı neden çöpe atsın insanlar? Onların işine yaramayanları ben alıp işe yarar hale getirmeye çalışıyordum. O yıllardan bir intihar mektubu var bulduğum. Hâlâ saklıyorum. Adam bileklerini kesmeden önce yazmış. Bulduktan sonra kaldırıma oturup ağlamıştım tanımadığım adama. i İntihar etmiş adamın mektubunu çöpe atmak aklıma allak bullak etmişti. Hâlâ düşünürüm, insanlar buldukları intihar mektuplarını ne yaparlar? Saklamak kendime, atmak gidene haksızlık. Ben o adamın mektubunu hâlâ açar arada okurum. "Yapamadım, alışamadım" demiş. Ben de alışamadım, ama bileklerimi de kesemedim. Bir gün intihar edersem geride mektup bırakmayacağım.
Sayfa 114Kitabı okudu
İntihar fikrini kovmuş
Yüzlerce soru Vardı aklımda, Kulaklarımda Bir garip uğultu Ölümü kullanamazdım; Bir yerlerde Bilmediğim birilerine Belki ayıp olurdu.
Sayfa 188
İnanç kesinlikle kötü bir şeydir çünkü savunma gerektirmez, kanıt kaldırmaz. Çocuklara sorgusuz inancın bir erdem olduğunu öğretmek, onları gelecekteki cihat ya da haçlı seferleri için potansiyel bir ölümcül silah olarak büyütülmek için (bulunması zor olmayan diğer malzemeleri de ekleyince) hazır hale getirmektir. Bir şehit olarak cennete gideceğinin vaadiyle korkuya karşı bağışıklandırılan hakiki inanç-kafa, silah tarihinde, uzun yay, savaş atı, tank ve misket bombalarıyla birlikte yüksek bir yeri hak eder. Eğer çocuklara sorgusuz inancın üstün bir erdem olduğunun öğretilmesi yerine, sorgulama ve inançlarının üzerinde düşünmeleri öğretilseydi, hiç intihar bombacısının olmayacağını söylemek iyi bir bahis olurdu. İntihar bombacıları yaptıkları şeyleri dini okullarda kendilerine öğretilen şu öğretilere gerçekten inandıkları için yaparlar: Tanrıya karşı olan ödev tüm diğer önceliklerin ötesindedir ve onun hizmetinde şehitlik Cennet bahçelerinde ödüllendirilecektir. Ve onlara bu dersin aşırıcı fanatikler tarafından öğretilmesi şart değildir, terbiyeli, yumuşak ve merkezdeki dindar eğitmenlerce de öğretilir. Bunlar çocukları medreselere doldurur, sıralar halinde oturtur ve kutsal kitabın her kelimesini tıpkı kaçık papağanlar gibi ezberletene kadar masum küçük kafalarını ritmik biçimde bir yukarı bir aşağı sallatırlar. İnanç çok ama çok tehlikeli olabilir ve onu masum bir çocuğun savunmasız zihnine aşılamak çok büyük bir yanlıştır.
Çok denedim inan ki, intiharın her türlüsünü planladım, ama intihar kolay bir ölüm şekli olurdu, vazgeçtim.
Reklam
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
A.N. Wilson, İsa biyografisinde, daha en başında Yusuf'un bir marangoz olduğu hikâyesi üzerine şüphelerini aktarır. Yunanca sözcük 'tekton' sahiden de marangoz demektir ancak Aramca sözcük 'naggar'dan çevrilmiştir ki bu sanatkâr ya da bilge anlamına gelir. Bu bazı yapısal yanlış çevirilerden biridir, İncil'i bozan, en ünlü yanlış çeviri, Isiah'ın İbranicesi genç kadının (almah) Yunancaya bakire (pathenos) olarak çevrilmesidir. Basit bir hata! (Nasıl olduğunu anlamak için İngilizce sözcükler "maid" [temizlikçi kadın, kız] ve "maiden"i [bakire, el değmemiş] akla getirin) bu çevirmen hatası çılgınca şişirilmiş ve İsa'nın annesinin bir bakire olduğunu söyleyen akıl almaz bir efsanenin doğmasına yol açmıştır! Tüm zamanların yanlış yapısal çeviri şampiyonu unvanının tek sahibi ayrıca bakireleri de etkilemiştir. Ibn Warraq şamatacı bir üslupla, şu ünlü "her Müslüman şehide yetmiş iki bakire" sözünün "kristal kadar berrak beyaz üzümlerin" yanlış çevirisi olduğunu bildirmiştir. Şimdi, eğer bu yanlış geniş ölçüde bilinseydi, intihar eden masum kurbanların kim bilir kaç tanesi bugün yaşıyor olurdu? (Ibn Warraq, "Bakireler? Hangi bakireler?", Free Inquiry 26:1, 2006, 45-6.)
Sayfa 99 - Kuzey YayınlarıKitabı okudu
Ölümden ciddi derecede şikayet eden soylu ya da neşeli kimseye rastlamadım henüz. Hepimiz, şimdiki yaşımızda kalmayacağımız ve er geç öleceğimiz için ara sıra üzgün hissetmişizdir; ancak bu duyguları iyi niyetli aşabiliriz çünkü bu durum hayatın olmazsa olmazıdır. İnsanların bu tarz hislere kapılmaması için sonsuza dek var olan bir yaşam olsaydı eğer büyümek ya da gelişmek diye bir kavram olmazdı; diğer yandan, eğer ölüme karşı bir isteksizlik olmamış olsaydı en ufak bir aksilikte herkes intihar etmeye kalkışır ve tüm insan ırkı on iki ay içinde yok olurdu.
Sayfa 75
Bu gece yalnızca hüzün var..
Şayet, milletine beterin beterini getirmemek amacıyla Hitler intihar etmiş ve kumandayı başka birine bırakmış olsaydı, bu intiharın tarihî mânâsı olurdu. Ama Hitler, “Hayatımın en önemli kararını 1944 Kasım’ında almalı, Doğu Prusya’daki karargâhımı hiç terketmemeliydim” şeklindeki acıklı pişmanlığını ancak 1945 Nisan’ının son günlerinde ifade etmiştir. Ama bu cesareti kendinde hiç bulamadı.
720 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.